Moria Mülteci Kampı Yangınının Dijital Canlandırması

Internet, 2023 Hazırlayan: Legal Centre Lesvos
...

SESLİ BETİMLEME

Moria mülteci kampı, 2015 yılında Midilli ve Türkiye’ye yakın diğer Yunan adaları kıyılarına varan göçmenler için geçici bir barınma alanı olarak kuruldu. İlk kurulduğunda amaç, bu yerleşkenin, insanların Avrupa'daki çeşitli bölgelere dağıtılmadan önce sığınma taleplerini kaydettirebilecekleri geçici bir kabul ve kimlik tespit merkezi olarak kullanılmasıydı. Ancak sığınma ve koruma arayışında olan insanların yoğun akını sonucunda kamp hızla kapasitesinin üstüne çıkarak uzun vadeli bir yerleşim alanına dönüştü.

Yıllar içinde kamptaki yaşam koşulları dramatik bir şekilde kötüleşti. Aslında 2800 kişi için tasarlanan kampın kapasitesi, 2020 yılının başlarında 20 bin nüfusu aşarak rekor bir seviyeye ulaştı. Kamp, hem alan hem de altyapı açısından insani barınma koşullarından yoksundu ve temizlik ile hijyen dahil en temel ihtiyaçları dahi karşılayamıyordu. Kampta sıklıkla fiziksel, psikolojik ve cinsel istismar olayları rapor ediliyordu. 2020 yılının başlarında, kamp sakinleri, kampı ve adayı terk etme talebiyle çeşitli protestolar düzenledi. Hükümetin tepkisi ise protestoları polis gücüyle sert bir biçimde bastırmak oldu. Adanın yerel nüfusunun çoğunluğu da Moria kampının koşullarından ve varlığından şikayetçiydi; ancak bu konuda ses çıkaran muhalefetin ciddi bir kısmı, temel haklar ekseninde eşit ve insani muamele talebini dile getirmek yerine kamp sakinlerine yönelik sağcı ve yabancı düşmanı bir söylem benimsemekteydi.

Moria kampında ilk Covid-19 vakasının teşhis edildiği 8 Eylül 2020 gününü takip eden iki gün boyunca kampı tamamen tahrip eden yangınlar meydana geldi. Binlerce kişi yerinden edildi ve barınaksız kaldı; dahası, zaten vahim olan durumlarını daha da kötüleştirecek bir şekilde polis güçleri ile aşırı sağcı grupların barikatları arasında sıkıştırılarak şehir merkezine erişimleri engellendi. Yangını takip eden haftalarda Yunan hükümeti, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYKK) ve Avrupa Komisyonu’nun da desteğiyle geçici bir kamp kurdu. Moria kampını terk etmek zorunda kalanlar, adadan tahliye edilme taleplerine rağmen zorla bu yeni kampa yerleştirildiler. İki yıl sonra, bu ‘geçici’ kamp resmi olarak Midilli Kontrollü Kapalı Erişim Merkezi (Lesvos CCAC) olarak adlandırıldı ve bugün hâlâ Midilli’ye varan sığınmacıları etkin bir şekilde alıkoymak için faaliyet göstermeye devam ediyor.

Eylül 2020 yangınlarının hemen ardından, daha sonra “Moria 6 davası” olarak anılacak dava kapsamında altı Afgan genç gözaltına alındı ve kampın yıkımına sebep vermekle suçlandılar. Gençlerin altısı da keyfi olarak tutuklandı ve masumiyet karinesi ilkesine tamamen ters düşecek şekilde, daha duruşmaları bile görülmeye başlanmadan, Yunan yetkilileri tarafından suçlu ilan edildiler. Tutuklamaların ardından Moria 6 dava dosyası ayrıldı; zira sanıklardan ikisi tutuklamalar esnasında reşit değildi, dolayısıyla çocuk mahkemesinde yargılandılar. Kalan dört genç ise yetişkin olarak yargılandı. Altı sanık da Legal Centre Lesvos (LCL) avukatları tarafından temsil ediliyor.

Çocuk mahkemesinde yargılanan iki sanık, Mart 2021’de “insan hayatını tehlikeye atan kundaklama” suçundan suçlu bulundu ve karar, hapis cezaları 5 yıldan 4 yıla indirilmek suretiyle, Haziran 2022’de istinaf mahkemesince onandı. Onama kararını takiben Yüksek Mahkeme’ye temyiz başvurusunda bulunuldu. Mart 2023’te ilk duruşması görülen bu davada ise henüz karar çıkmadı. Yetişkin olarak yargılanan dört sanık ise yine “insan hayatını tehlikeye atan kundaklama” suçlamasıyla yargılandı ve Haziran 2021’de mahkemeden çıkan karar sonucu her biri 10’ar yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mart 2023 olarak belirlenen istinaf duruşması ise Mart 2024’e ertelendi.

Bu altı gence ilişkin yürütülen üç yargı süreci de ciddi hukuki hatalara sahne oldu ve sanıkların hakları pervasızca ihlal edildi.

Moria 6 davasından ayrılan ve reşit olmayan birey olarak mahkum edilen iki sanığın davası, usule ilişkin birçok hata içeriyordu. İlk olarak savcılığın iddiası, ikametgâhı mahkeme tarafından bilinmesine rağmen mahkeme huzuruna şahsen hiç çıkmamış olan tek bir tanığın ifadesine dayanıyordu. Dolayısıyla sanıklar, Yunanistan Ceza Kanunu uyarınca hakları olduğu üzere tanığın beyanını inceleme imkanı bulamadı. İddiaya göre tanık, sanıklardan beşini kendi yaşadığı kamp bölgesini ateşe verirken görmüştü; ancak tanığın yazılı ifadesinin koşulları eleştiriye tabiydi ve savunma, bu ifadeyi çapraz sorguya çekme fırsatı bulamadı. İkinci olarak, temyiz mahkemesi sanıklar tarafından mahkemeye sunulan hafifletici sebepleri değerlendirmeyi herhangi bir ayrıntılı gerekçelendirme sunmaksızın reddetti. Söz konusu hafifletici sebepler arasında sanıkların daha önce yetkililerle herhangi bir sorun yaşamamış olması ile sanıklardan ikisinin yangınlar esnasında Avrupa’da başka bir bölgeye yerleştirilmek üzere olduğu yer alıyordu. Son olarak, dava dosyasında yer alan temel belgeler sanıkların ana dili olan Farsça’ya çevrilmemişti ki bu da sanıkların Yunan hukuku, Avrupa hukuku ve uluslararası hukuk uyarınca adil yargılanma haklarının ihlali anlamına geliyordu.

Moria 6 kapsamında yetişkin olarak yargılanan dört sanığın Haziran 2021’de görülen duruşması ise yukarıda bahsedilen usul hatalarının tamamının yanı sıra sanıkların adil yargılanma haklarının ihlal edildiği ek bir dizi soruna sahne oldu. Bunları şöyle sıralayabiliriz: 1) Covid-19 tedbirleri bahanesiyle avukatlar, uluslararası kuruluşların dava gözlemcileri, BMMYK’nın avukat temsilcisi, ulusal ve uluslararası basın mensupları ve kamu duruşma salonundan çıkarıldı. 2) Davaya dair herhangi bir belge, sanıkların belgeleri anlamasına olanak verecek şekilde ana dillerine çevrilmedi; dolayısıyla sanıklar kendilerine yöneltilen suçlamaları anlayamadı. Ayrıca, duruşma sırasında mahkeme tarafından kendilerine sağlanan tercüme yetersizdi. 3) Verilen hüküm, yalnızca mahkeme önüne dahi çıkmamış bir tanığın ifadesine dayanıyordu (ki bu durum muhtemelen savcılığın görevini yerine getirerek tanığın peşine düşmemesinden kaynaklanıyordu), 4) Dört sanıktan üçü, Afganistan’dan tedarik edilen ve aslında reşit olmadıklarını gösteren resmi belgelere rağmen yetişkin olarak yargılandılar. Sonuç olarak, tanıkların tamamı 10’ar yıl hapis cezasına çarptırıldı ve hafifletici sebeplerin tamamı göz ardı edildi.

Moria kampı yıllar içinde Avrupa’nın başarısız göç politikalarının ve AB ile Türkiye arasında 2016 yılında imzalanan AB-Türkiye Mutabakatı’nın başarısızlığının bednam bir sembolü haline geldi. Moria kampında yaşanan tahribat ve akabinde altı gencin günah keçisi seçilerek suçlulaştırılması süreci, özellikle erkekleri ve genç oğlan çocuklarını Avrupa için bir tehdit olarak gören Avrupa’nın göç anlatısının sembolik bir yansımasıydı. Bu nedenle, adli canlandırma videosu ve Moria 6 sanıklarının ceza davalarında hukuki temsilleri yollarıyla bu anlatıyı yapıbozuma uğratmak çok önemliydi. Canlandırma videosu, Moria’da meydana gelen yangına dair karşı-hafıza oluşturarak mültecilere yönelik devlet-egemen anlatılara meydan okurken aynı zamanda kamptaki insani olmayan koşulları da gözler önüne seriyor. Bu proje aynı zamanda ulusötesi bir hafıza çalışması olarak nitelendirilebilir, zira video; Türkiye, Yunanistan ve Avrupa Birliği’nin yangına ve yangının kampı sarmasına sebep olan siyasi ve fiziksel koşulları nasıl yarattığına ışık tutuyor. Ayrıca, karşı-hafızanın oluşturulmasında kullanılan metodoloji, sınırları aşan ulusötesi bağları da kuruyor. Forensic Architecture (FA), Tahir Elçi’nin öldürülmesine dair de bir canlandırma videosu hazırlamıştı. Devletlerin gerçekleri örtbas etmekte ve mağdurlar ile hayatta kalanları suçlayıcı söylem üretmekte kullandığı yöntemlerin benzerliği göz önüne alındığında, FA’nın gerçekleri gün yüzüne çıkarma yöntemleri unutmaya, hatırlamamaya, mağdur-suçlayıcılığa ve hesap vermemeye karşı ulusötesi bir dayanışmaya imkan veriyor.

Fire in Moria Refugee Camp” (Moria Mülteci Kampındaki Yangın) isimli adli canlandırma projesi, FA ve Forensis işbirliğinde gerçekleştirildi. Böyle bir proje yapılmasına ilişkin görevlendirme, FA ve Forensis’e, Eylül 2020’de Moria mülteci kampını yakmakla suçlanan altı sanığı temsil eden, aralarında Legal Centre Lesvos avukatlarının da olduğu, avukatlar tarafından yapıldı. FA ve Forensis’in hazırladığı rapor ve beraberinde yangınların yayılmasına dair hazırlanan mekan-zamansal video canlandırması, Moria 6 davasındaki dört yetişkin sanığın Mart 2023’te görülmesi planlanan temyiz duruşmasından önce yayınlandı. Raporun hazırlanması sürecinde ReFOCUS Media Labs’den edinilen saatlerce video kaydı dahil olmak üzere yüzlerce video, görsel, tanık ifadesi ve resmi rapor incelendi. FA/Forensis raporu, sanıkları yangını çıkaranlar olarak teşhis eden tek tanığın ifadesinin güvenilirliğine ciddi şüpheler düşürmenin yanı sıra gerek Moria6 davasında savunma açısından gerekse kamuya açık bir kanıt teşkil etmek açısından büyük önem taşıyor.

Forensic Architecture’ın yangını dijital canlandırma projesi, sanıkları teşhis eden tanığın ifadesine önemli ölçüde şüphe düşürdüğü için Moria 6'nın hukuki savunması açısından hayati bir rol oynuyor. Canlandırma, tanığın sanıkları yangını ateşe verirken gördüğünü iddia ettiği bölgedeki yangınların kundaklamadan kaynaklanmadığını, aksine diğer bölgelerdeki yangınlardan çıkan kıvılcımların etkisiyle gerçekleştiğini gösteriyor. Tanığın ifadesinde ayrıca başka bir bölgede yangın gördüğüne dair iddialar bulunsa da, canlandırma, tanığın bunu gördüğünü iddia ettiği sırada ilgili bölgenin henüz yanmadığını gösteriyor.

Yunan mahkemeleri bu yeni delili henüz inceleme aşamasında olsa da adli canlandırmanın yayınlanması, Moria 6 davasındaki sanıkları mahkum etme ve genel olarak göçmenleri suçlu gösterme amacıyla kullanılan delillerdeki eksiklikleri ortaya çıkararak kamu söylemine katkıda bulunma ve Moria6 kovuşturmasına ilişkin anlatıyı şekillendirme açısından önem teşkil ediyor. Dahası, adli canlandırma Moria 6 davasına kıymetli bir görünürlük kazandırırken, farklı sivil toplum örgütleri ve aktivistlerin adalet arayışında yürütebileceği işbirliklerini ve çok disiplinli çalışmaları da güçlendirdi. Projenin delil olarak asıl etkileri ise Mart 2024'te görülecek duruşmada anlaşılacak.

Canlandırma ayrıca the Guardian, Radio France, Avrupa Mülteciler ve Sürgündekiler Konseyi ve daha birçok kamusal platformda da yer aldı. Canlandırma, örtbas edilen gerçekleri gün yüzüne çıkarıp kamuya açık hale getirerek, Moria'daki yangının mültecilerin terk edilmesi ve mülksüzleştirilmesine dair uzun vadeli ve ulusötesi politikalardan kaynaklandığını vurguluyor. Diğer bir deyişle, Moria'daki yangın, Türkiye'yi mülteciler için bir açık hava hapishanesine dönüştüren 2016 AB-Türkiye Mutabakatı'nın vahim sonuçlarından biri olarak görülebilir. Zira böylelikle, Türkiye'den AB sınırlarına geçmeye çalışanlar için tehlikeli deniz göç yolu azalan seçeneklerden biri haline gelirken, Türkiye'den ayrılmayı başaranlar Moria'da sıkışıp kaldı. 

FA’nın Moria kampı yangınını dijital canlandırması Mart 2023’te yayınlandı. Ancak, Moria 6 davası kapsamında yargılanan dört gencin temyiz duruşmasının ertelenmesi dolayısıyla, canlandırmanın içerdiği delil henüz mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmadı, zira ortaya koyulan yeni deliller temyiz duruşması tarihinden evvel sunulamıyor ya da mahkemece değerlendirmeye alınamıyor. Sürekli yaşanan ertelemeler ve nihayetinde ortaya çıkan belirsizlik, bir anlamda göçmenlerin Yunanistan’da yaşadığı haksız suçlulaştırmaların bir başka veçhesi olarak karşımıza çıkıyor.

Ayrıca, asli mahkemede ve temyizde verilen mahkumiyet kararlarının ardından, Moria6 sanıkları arasında çocuk mahkemesinde yargılanan iki sanık, Yunanistan Yüksek Mahkemesi’nde (Arios Pagos) görülen temyiz başvurusunun sonucunu bekliyor. Temyiz başvurusunda davaya dair esas değil sadece usul değerlendirilebildiğinden, FA/Forensis tarafından sunulan esasa dair yeni deliller dikkate alınamıyor.