1993 senesinin Temmuz ayında, Alevilerin manevi lideri ve halk ozanı Pir Sultan Abdal için dört yıldır düzenlenen şenliklere katılmak amacıyla Türkiye'nin ve Avrupa'nın pek çok yerinden yazarlar, şairler, karikatüristler, halk ozanları, tiyatro grupları, semah ekipleri ve çoğunluğu Alevi yüzlerce insan Sivas'a geldi. Pir Sultan Abdal boyun eğmemenin ve başkaldırının sembolü olarak yalnızca dini ayrımcılığa uğrayan Aleviler için değil tüm aydınlar, şairler ve sanatçılar için de tarihsel sembollerden ve en önemli halk ozanlarından biriydi. Bu sebeple, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne geniş çaplı bir katılım sağlanmıştı. Üstelik festival, 1993’te yapılan dördüncü yılında, Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliği’nin de desteği ile organize edilmişti.
Önceki yıllarda sadece Banaz’da Pir Sultan Abdal’ın doğduğu köyde yapılan şenlikler ilk defa şehir merkezinde de yapılacaktı. Şehir merkezinde de etkinliklerin yapılacağı duyurulduğu andan itibaren nefret söylemleri ve öfkeli kalabalıkların sesleri yükselmeye başlamıştı. Şenliğin en önemli konuğu, Bakanlar Kurulu tarafından yasaklanan Salman Rushdie’nin “Şeytan Ayetleri” romanını yayınlamaya çalışan Aziz Nesin’di. Aziz Nesin’in Sivas’a gelmesi üzerine büyük bir linç kampanyası yürüten İslamcı gruplar, 2 Temmuz 1993’te, konukların sığındığı Madımak Oteli’nin önünde toplandılar. On binlerce kişiyi bulan kalabalığın, Madımak Oteli’nde bulunanlara yönelik katliam çağrısı yapmasına tüm yetkililer seyirci kaldı. Ankara’daki devlet yetkilileri konu hakkında bilgilendirilmiş olmalarına rağmen önlem alınmadığı gibi olay sırasında müdahale de edilmiyordu. Madımak Oteli ateşe verildi ve aralarında aydınların, yazarların, sanatçıların bulunduğu 33 kişi yakılarak katledildi. Saldırgan grup içerisinde yer alan 2 kişi de yaşamını yitirdi. Katliamın ardından dönemin başbakanı Tansu Çiller “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” dedi. Dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nusret Demiral, henüz soruşturma aşamasında, Aziz Nesin’in Sivas’ta bulunmasını kastederek “Olayda örgüt yok, tahrik var” dedi. Demiral'ın bu sözleri soruşturmanın nasıl yürütüleceğine dair bir işaretti. Kamuoyunda “Sivas Davası” olarak bilinen ve 1994’te tamamlanan 124 sanıklı davada ise yine Aziz Nesin’in yayınladığı kitaba atıfta bulunularak, 26 kişiye “haksız tahrik indirimi”nin uygulandığı cezalar verildi. Pek çok sanık ise ya ‘akli denge bozukluğu’ , ‘yaş küçüklüğü’ gibi sebeplerle küçük cezalar aldı ya da delil yetersizliği sebebiyle beraat etti. Ana davada ismi geçen ve haklarında iddianame düzenlenen ancak yakalanamayan veya yakalanıp da dava sürerken tahliye edilen, dolayısıyla yargılanması eksik kalan sanıklarla ilgili iki ayrı dava ise halen sürüyor. Almanya’nın iade etmediği 3 sanıklı diğer dava ise 14 Eylül 2023’te görüldü ve mahkeme, 30 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davayı düşürdü.
Madımak katliamında yaşamını yitirenlerin yakınlarının ve Alevi haklarının savunuculuğunu yapan kuruluşların dile getirdiği diğer taleplerden biri katliam mahalli olan Madımak Oteli’nin bir vicdan sahasına, bir utanç müzesine dönüştürülmesiydi. 2010’da, Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesi için verilen mücadeleye desteğin sürekli arttığı bir dönemde, otel kamulaştırıldı. Restore edilerek 2011'de Sivas Bilim ve Kültür Merkezi olarak ve aynı zamanda katliamının anma mekânı olarak kullanıma açıldı. Ancak söz konusu mekân taleplerden çok uzaktı. Keza otelde hayatını kaybetmiş olan 33 kişinin yanında katillerin de isimleri yer alıyordu. 2011 yılında “Madımak” ismi de silinerek “Sivas İl Özel İdaresi Bilim ve Kültür Merkezi” oldu ve dönemin valisi “Artık Madımak yok” dedi. İşte, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu tarafından gerçekleştirilen Madımak Katliamı Hafıza Merkezi, “İl Özel İdaresi Bilim ve Kültür Merkezi”ne karşı, “Hayır! Burası Madımak Oteli!” diye haykıranların sesidir. Haritada ve hafızada var olma mücadelesidir.
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi, Sivas'ta Alevilere yönelik saldırıya ve sonrasına dair uluslararası toplumda farkındalık yaratmayı ve sorumluluk alınmasını amaçlayan bir yüzleşme çağrısı olarak hayat buldu. Bu anlamıyla Madımak Katliamı Hafıza Merkezi, hakikatlerin toplumsal hafızada yer edinmesi, dünyaca tanınması ve gelecek kuşaklara aktarılması için mücadele ediyor. Adalet tesis edilemediğinde, mücadele, hakikati en geniş kesimlere ulaştırmak ve unutturmamak üzerine şekilleniyor. Katliamın 30. yıl dönümünde, dijital kütüphane, sanal müze, belgesel, web belgesel, sözlü tarih görüşmeleri ve röportajlardan oluşan Madımak Katliamı Hafıza Merkezi erişime açıldı. Kaybedilen 33 insanın anısına hazırlanan bu portal, katliama dair hakikatleri ve yitirilen canlara dair hatıraları dünyanın dört bir yanında, herkesin görebileceği bir anıt olarak hayata geçirildi.
90’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerin ve toplu öldürmelerin yoğunlaştığı bir ortamda yaşanan Sivas katliamı, Türkiye’de Alevilere yönelik ilk katliam olmadığı gibi, devletin suçu ve suçluları örtbas ederek suç şebekelerini koruduğu ilk failliği de değildi. Süreklilik kazanmış sistemli saldırılar dönemin en önemli olaylarıydı. Bu nedenle Madımak katliamı “münferit” bir olay değil, bu katliamlar zincirinin halkalarından biridir.
Örtbas edilen gerçekleri, korunan ya da aklanan failleri, dilenmeyen özürleri ile Madımak katliamının üzerine çöken sis perdesi kaldırılmadığı, katliama dair hakikatler ortaya çıkarılıp toplumsal yüzleşme yaşanmadığı sürece de bu katliam demokratikleşmenin önünde büyük bir engel ve tehdit olarak durmaya devam edecektir. Madımak Katliamı Hafıza Merkezi de bu noktada Sivas'ta yaşananları uluslararası topluma duyurmayı, farkındalık yaratmayı ve sorumluluk alınmasını amaçlayan bir yüzleşme çağrısı olarak hayata geçirilen bir proje oldu. Adalet talebinin yerine getirilmemesi ile adalet arayışının bizzat kendisi mücadeleye dönüşmektedir, Madımak Katliamı Hafıza Merkezi de tam olarak bu mücadeleyi yükseltmek, hakikati en geniş kesimlere ulaştırmak ve unutturmamak için yola çıktı.
Katliamın 30. yıl dönümünde hayata geçirilen bu dijital müze, dijital kütüphane, sanal müze, belgesel, web belgesel, sözlü tarih görüşmeleri ve röportajlardan oluşan bir web portalı olarak tasarlandı. Dijital kütüphanenin amacı 30 yıldır dağınık halde bulunan ya da henüz gün yüzüne çıkmamış yazılı, görsel ve işitsel materyali bir araya getirerek resmî bellek inşa çabalarına karşı kolektif belleği zenginleştiren ve çeşitlendiren veri seti oluşturmak, bu sayede hak taleplerini dile getirebilme imkânı sağlayarak mağdur grupları “yeni bir tarih yazımının” özneleri kılabilmektir. Kütüphane Madımak katliamında yaşamını yitiren 33 kişinin detaylı yaşam öykülerini, fotoğraflarını, kamera ve video kayıtlarını içermektedir. Yaşamını kaybeden her bir insanın karakterleri, mizaçları, duygusal yönleri, hayat hikâyeleri, ilgileri, tutkuları hakkında toplanan bilgilerle oluşturulan sanal müze, onlara ait daima orada kalacak sanal bir “oda” oluşturulmasını sağladı. Sivas, Ankara, İstanbul ve Berlin şeklinde dört bölümden oluşan web belgeseli ise katliamı ve sonrasındaki adalet arayışını görünür kılmak ve unutturmamak amacıyla hazırlandı. Belgesel, bu katliamın tarihsel sürecine yapılmış bir yolculuktur. Yalnızca 2 Temmuz’da ne olduğu sorusunun değil, 2 Temmuz’da niye bir katliam olduğuna dair tarihsel, sosyolojik ve hatta teolojik nedenlerin izini sürmektedir. Aynı zamanda Aleviler neden sürekli katledilmektedir sorusuna verilmiş politik bir cevaptır.
Madımak Kütüphanesi olarak adlandırılan koleksiyon büyümeye açık bir arşiv çalışması olarak, topladığı tüm belge, bilgi ve arşivle toplumsal hafızaya katkı sunuyor. Madımak katliamını unutturmamak için araştırmalar yapan, akademik, sanatsal ve edebi çalışmalar yapan, adaletin tesis edilmesi ve toplumsal yüzleşmenin sağlanması için mücadele eden herkesin katkıları sayesinde oluşturulan bu kütüphane, tüm bu çalışmaları güçlendirip büyütmeye hazır bir zemin kuruyor. Kütüphane yalnızca projenin hazırlanma sürecinde bulunan kişilerin, araştırmacıların, mağdur yakınlarının ya da alevi kuruluşlarının değil bireysel olarak herkesin paydaş olabileceği bir yapıda hazırlandı. Koleksiyona Katkı Yapın linki aracılığıyla merkezle iletişime geçilebilir, arşiv katkıları, önerileri ve eleştirileri paylaşılabilir, böylece hakikati ortaya çıkarma mücadelesinin bir parçası olunabilir.
Proje 2023 yılı içerisinde, “Sivas Davası” nın zamanaşımı kararı ile karşı karşıya kalacağı dönemde hayata geçirildi. Açıldığı andan itibaren çok fazla ziyaretçiye ulaşan sitenin kamuoyunda ve basında sıkça duyulan bu davaya ilişkin uyanan merakı da cevaplamaya hazır olması oldukça önemli. Merkezin dijital olması dünyanın her yerinden görünmesini sağlayan bir özellik kazandırıyor. Yalnızca yaşananlar ve “Sivas Davası” ile sınırlı kalmayan site, sanal müze ile hayatını kaybedenlerin çok yönlü varoluşlarına, nasıl insanlar olduklarına dair de bir kayıt tutuyor. Bu kayıtlar ile kaybedilenleri ve de olayları unutturmamayı hedefleyen site hem Türkiye özelinde hem uluslararası alanda tarihe düşülen notu güncel tutuyor.
Çalışmanın dijital olarak hayata geçirilmesinin pek çok olumlu etkisine rağmen, hala yüz yüze etkileşimin eksikliğini de hissettiriyor. Bu amaçla her yıl yapılan anmalarda web belgeselinin ortak gösterimleri planlanıyor ve her kuşaktan pek çok insanla bir araya gelerek izleniyor, üzerine konuşuluyor. Aileler ve Alevi dernekleri yıllarca bu çalışmayı Madımak Oteli’nde görmenin de hayalini kurdular ve mevcut çalışmaları orada sergileyememek, orayı bir utanç merkezi yapamamak her zaman bir eksiklik olarak kendini hissettiriyor. Çalışma ile doğrudan ya da dolaylı ilişki kuran herkes hem dijital hem fiziki bir alana sahip olmayı temenni ediyor.
Ekibin koleksiyonu geliştirmeye yönelik hedefi de, yeni bilgi ve belgelerin eklenmesiyle belki de yıllarca tamamlanmaya açık bir müze çalışması olarak devam ettirmek. Bu açıdan henüz tamamlanmış bir çalışma denilemez. Gelişmeye ve eleştirilere her zaman açıktır.