Hrant Dink Vakfı, 2015 yılında başladığı “Anadolu’nun Çok Kültürlü Mirasını Ortaya Çıkarmak ve Savunmak” projesiyle Türkiye’deki Ermeni, Rum, Yahudi ve Süryani toplumlarına ait manastır, kilise, şapel, okul, sinagog, hastane, yetimhane ve mezarlık gibi yapıların bir dökümünü çıkararak, bu yapılara ait verileri kayıt altına aldı. Bu projeyle, günümüz Türkiye’sinde kültürel miras yapılarının korunması, yenilenmesi projelerine örnek teşkil edecek alternatif bir model geliştirilmesi de amaçlanıyor. Projeye Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Bakanlığı, Açık Toplum ve Chrest Vakfı destek oldu.
2014 yılının ilk aylarından günümüze kadar olan süreçte, bu proje kapsamında çalışan ekip çeşitli kaynaklar üzerinden bir envanter çıkartmak için araştırma yürütmeye devam ediyor. Bu çalışmanın ilk aşamasında Ermeni halkına ait yapılar, İstanbul Ermeni Patrikliği tarafından Türkiye Adliye ve Mezahib Nezareti’ne takdim edilen 1912-13 tarihli Ermeni kilise ve manastır listeleri, Agos Gazetesi arşivi ve Osman Köker’in derlediği kartpostallardan yola çıkılarak belirlendi. İlk sene yalnızca Ermeni kültürüne ait olan yapılar üzerinden yürütülen araştırma daha sonra Rum, Yahudi ve Süryani kültürel mirası üzerine de odaklanarak genişledi. En fazla yararlanılan kaynaklar kilise defterleriyken Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde de çalışmalar yürütüldü.
Kurulduğu günden bu yana kültürel miras çalışmalarına Türkiye’nin farklı bölgelerinde devam eden Hrant Dink Vakfı, Türkiye Kültür Varlıkları Haritası, Hafıza Mekânlarının Yaratıcı Şekilde Yeniden Kullanımı ve KarDes gibi projeleri de sürdürüyor. Bu çalışmaların neticesinde vakıfla aynı adı taşıyan yayınevinden Ermeni ve Rum Kültür Varlıklarıyla Kayseri (2016), 2012 Beyannamesi: İstanbul Ermeni Vakıflarının El Konan Mülkleri (2012), Habap Çeşmeleri (2012), “Batılılaşan İstanbul’un Ermeni Mimarları (2016)”, “Ermeni Kültür Varlıklarıyla Sivas (2018)”, “Ermeni Kültür Varlıklarıyla Adana (2018)” ve “Ermeni Kültür Varlıklarıyla Develi (2018)” gibi kitaplar ve KarDes ismiyle bir mobil uygulama yayımlandı. Proje sırasında yürütülen bu araştırma ve envanter çalışmalarının verileriyle Türkiye Kültür Varlıkları Haritası sürekli güncelleniyor.
Türkiye Kültür Varlıkları Haritası, Hrant Dink Vakfı tarafından yürütülen Anadolu’nun Çok Kültürlü Mirasını Ortaya Çıkarmak ve Savunmak projesi kapsamında şekillenen bir interaktif harita. Harita üzerinden Anadolu’daki Ermeni, Rum, Süryani ve Yahudi ibadethanelerini, okullarını, hastane ve mezarlıklarını görmek ve incelemek mümkün. Harita, proje kapsamında yürütülen envanter çalışmasının sonunda elde edilen verilerin bir çevrimiçi haritayla herkesin kullanımına açık hale gelmesini sağlıyor. Yaklaşık 4600’ü Ermeni, 4100’ü Rum, 650’si Süryani ve 300’ü Yahudi toplumlarına ait toplam 10 bin yapı içeren envanterde, azınlık halklarına ait kamusal mimari yapılardan hâlâ ayakta olanların yanı sıra, yıkılmış, korunmamış, depo veya ahır olarak kullanılmış olanlar ile camiye dönüştürülmüş olanlar da yer alıyor.
Ermeni kültürel mirasının tasnifi için, Ermenilerin Hristiyanlığı devlet dinî olarak kabul ettikleri M.S. 301 yılı başlangıç noktası olarak seçilirken, Türkiye’de Yahudi kültürel mirasının iz düşümü için Kudüs kuşatması sonrası Yahudilerin Akdeniz’e yaptığı ikinci büyük göçe tekabül eden M.S. 70 yılı başlangıç olarak kabul edildi. Süryani envanteri, Süryanilerin Hristiyanlığı kabul ettikleri varsayılan M.S. 37 yılından itibaren, coğrafi farklılığa işaret eden “Doğu ve Batı Kiliseleri” ayrışmasını kapsayacak şekilde çalışıldı. Rum kültürel mirası Cumhuriyet ve Osmanlı dönemleri mirası yanında Bizans dönemini de kapsayacak şekilde düşünüldü. Başlangıç noktası, Doğu Roma İmparatorluğu’nun merkezini resmi olarak ayırıp İstanbul’a taşıdığı ve Hristiyanlığa ayrıcalıklar tanınmaya başlandığı M.S. 330 yılı olarak kabul edildi.
Projenin amacı Anadolu’daki kültürel mirasın çeşitliliğine dair farkındalığı artırmak ve ne kadar fazla korunması gereken yer olduğunu göstermek. Çalışma ekibi, tescillenmiş yapıların bile kırık dökük halde olduğu ve bu mekânların sıklıkla definecilerin kazılarına açık, korunmasız yerler olduğuna dikkat çekiyor. Ayrıca, Türkiye’nin her bölgesinde kültürel mirası koruma kurulları olmasına rağmen bu kurulların ellerindeki envanterler oldukça eksik. Mesela, Kayseri’de resmi dökümler 30-35 yapı listelemişken, Vakfın elindeki veriler 130 yapının olduğunu ortaya koyuyor.
Proje ekibi, haritanın yaşayan, interaktif bir çalışma olmasına özel önem veriyor. Bu çerçevede haritaya, Unutulmuş Sokaklarda Bir Yürüyüş başlığıyla Adana, Sivas, Develi hafıza turları, 360 derece (panoramik) fotoğraflar ve sözlü tarih görüşmelerinden kesitler de eklendi. Haritanın interaktif özellikleri sayesinde çalışmaya herkes dâhil olabiliyor. Zira ziyaretçiler ellerindeki kaynakları paylaşabilir, listede yer almayan bir yapı ile ilgili bilgi ve fotoğrafları elektronik posta ile gönderilebilir. Tüm bu bilgiler çalışma ekibi tarafından veri olarak saklanıyor ve harita bu şekilde güncelleniyor.
Harita hem yurt içinden hem de yurt dışından ilgi ile takip ediliyor. Zaman zaman kullanıcılar hem kendi yöreleriyle ilgili sorular soruyor hem de haritaya katkıda bulunuyor. Bu haritadan en çok faydalanan grup ise araştırmacılar.
Hrant Dink Vakfı, Türkiye Kültür Varlıkları Haritası’nın ışığında yeni çalışmalara da devam ediyor. Kültürel Miras Projesi kapsamında hazırladıkları KarDes (çok kültürlü mobil uygulama) ile İstanbul, Ankara ve İzmir’in çok katmanlı ve çok kültürlü yapısını hafıza turları ile görünür kılmayı hedefliyorlar. Vakfın daha önceki çalışmalarından esinlenerek yapılan bu uygulama kullanıcısına, İstanbul’un eski mahallelerinde tur yapma ve İstanbul’un kültürel miras envanterini keşfetme imkânı sunuyor. Sözlü tarih görüşmeleriyle de desteklenen bu turlar sayesinde kullanıcılar, bir mekânda yaşamış ya da yaşamakta olan kişilerin sesi ile bir mahalleyi tanıma imkânına sahip olacak. Ayrıca uygulamada Türkiye Kültür Varlıkları Haritası’ndaki İstanbul envanteri de yer alacak. Bu sayede kullanıcılar, kendi konumlarının etrafında olan kültür mirası envanterine erişebilecek.
Vakıf, projenin yaygınlaşması için yerel belediyelerle ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapıyor. İçeriği geliştirilerek ilerleyen bu çalışmanın verileri, saha çalışması yürütülen şehirlerdeki yerel belediyelerle de paylaşılıyor.
Proje ekibi, envanter oluşturmakta yaşadıkları zorlukları belirtirken Rum kaynakları için Atina’daki “Küçük Asya Araştırmaları Merkezi”; Süryani kaynakları için de İsveç’teki Mezopotamya Kütüphanesi’ne gitmek durumunda kaldı. Ekibin en çok zorlandığı başka bir konu da yer adları. Ekip bunu “Biz bugünkü il sınırları üzerine çalıştık. Eski arşivlerde il sınırları bu şekilde olmadığı için onunla ilgili ayrı bir çalışma yaptık. Eski adları yeni adlarla karşılaştırmak zor oldu” sözleriyle ifade ediyor.
Ekip, çalışmalarda 1920’lere kadar gerçekçi bilgilere ulaşılabildiğini ancak daha yakın tarih için bunun mümkün olmadığını aktarıyor. Kaynak bulmakta yaşanılan zorlukların temel nedeni süreklilik sağlayan kurum ve kaynakların eksikliği nedeniyle tarihsel bilginin ortadan kaybolması olarak ifade edilebilir. Azınlıkların ortak bir bilgi merkezi veya hafıza merkezlerinin olmaması, Türkçe dışındaki dillerde kaynak bulunmasını zorlaştırıyor. Mesela Rum Edebiyat Derneği’ne ait olan kütüphanenin derneğin elinden alınmasıyla çok ciddi bir tarihsel bilgi bütünü de kayboldu. Buna ek olarak, kilise ve kamu yapılarının takibinin yapılmaması döneme dair bilgilerin daha kolay kaybolmasına neden oluyor.
Kültürel mirası sınıflandırma sorunu bu tür hafızalaştırma çalışmalarında karşılaşılan en temel zorluklardan bir tanesi. Proje ekibinden Vahakn Keşişyan ve Zeynep Oğuz, bir söyleşide bu zorluğu şöyle ifade ediyorlar: “Yapı tipleri bazen çok işlevli ya da farklı dönemlerde farklı amaçlar için kullanılmış olabiliyor. Veya sahiplenme meselesini ele alırsak mesela; bir yapıya “bu Ermeni yapısıdır” demek için gerekli koşullar nedir? Mimarının Ermeni olması mı? Ermeni yapı ustaları tarafından yapılmış olması mı? Ermeni köyünde yapılmış olması mı? Yoksa Ermeniler tarafından kullanılmış olması mı? Öyle binalar var ki mesela sinagog olarak kullanılıyor ama kiralanmış, mülkiyeti bir Yahudi vakfına ait değil. Buna Yahudi mirası diyor musunuz demiyor musunuz?”
Haritada yer verilen yapıların koordinat bilgileri çoğunlukla kesin değil. Bunun nedenlerinden biri tüm bölgeler için pratik olarak saha çalışmasının yapılmaması iken bir diğeri de harita üzerinden paylaşılan verilerin definecilikte kullanılmasına yol vermemek. Ancak, saha çalışması esnasında her ne kadar definecilik pratiği gözlemlenmiş olsa da çalışma ekibi birçok durumda hangi tahribatı kimin ne amaçla verdiğini anlamanın zor olduğunu ekliyor. “Kimi zaman, ne yazık ki, arkeolojik kazıların ya da yenileme ve koruma çalışmalarının da, belki daha da büyük ölçekli tahribatta bulunduğunu biliyoruz.”
Hrant Dink Vakfı 2021 yılında bir duyuru yayınladı. Duyuruda Türkiye Kültür Varlıkları Haritası’nın definecilik faaliyetlerinde kullanıldığı bilgisinin alındığı açıklandı. Vakfın yaptığı açıklamada “Ayaktaki yapıyı bulmak için define haritasına ihtiyaç olmadığına dair küçük bir hatırlatmadan sonra, haritada belirtilen, artık izi dahi kalmamış yapıların koordinatlarının elbette ki sandığınız koordinatlar olmadığını ve ne yazık ki köyün tamamının kazılması gerektiğini define avcılarına üzülerek bildiririz. Kazdığınız yerlerde emeğinizin boşa gitmemesi için en azından tohum ekip, bölgeyi sulamanızı öneririz” ifadelerine yer verildi. Ayrıca Hrant Dink’in 18 Şubat 2000’de Agos gazetesinde kaleme aldığı “Define Tarifi” başlıklı yazıya yer verildi.