Bir Yanda Hüzün, Bir Yanda Dimdik Bir Yaşam

- Besna Tosun

Söyleşi: Pelda Vesek, 02 December 2022, Friday

Hafıza ve Gençlik projemiz katılımcılarından Pelda Vesek, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 27 yıllık mücadelesini Besna Tosun ile konuştu. 19 Ekim 1995’te İstanbul Avcılar’daki evinin önünden silahlı sivil polislerce 34 UD 597 plakalı beyaz Renault marka araca zorla bindirilerek götürülen Fehmi Tosun’nun kızı Tosun, yasaklara ve polis şiddetine karşı yeni mücadele alanları açmaya kararlılıkla devam edeceklerini vurguluyor. Ağır bir hak ihlali olan gözaltında zorla kaybetme ve faili meçhul cinayetler insanlığın bir utancıdır. Uluslararası hukukta belirtildiği gibi ağır hak ihlallerine uğrayan herkesin etkili yasal çözüme erişim hakkı vardır. Fakat Türkiye’deki cezasızlık politikası gözaltında kaybetmelerde de görüldüğü üzere bu hak aleni bir şekilde engelliyor. Gözaltında kaybetme süreklilik taşıyan bir suçtur ve akıbeti belli oluncaya kadar zamanaşımı işletilmez. Devlet ise gözaltında kaybedilen kişilerin yerini bulmak ve sorumluları cezalandırmakla yükümlüdür. Cumartesi Anneleri/İnsanları, devlet kendi yükümlülüğünü yerine getirmediği için kayıplarının akıbetlerini açığa çıkarmak ve sorumluların yargılanarak cezalandırılmalarını sağlamak amacıyla her Cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda adalet istemeye devam ediyor. Cumartesi Anneleri/İnsanları zorla kaybetmelere, faili meçhul cinayetlere ve cezasızlığa karşı 27 yıldır Türkiye’nin en demokratik, şeffaf ve barışçıl eylemini yürütüyor. Bu eylemlerin ve insanların taşıdığı değer, insanlığın yüz akı ve onurudur. Ancak bu son derece meşru ve haklı taleplere bugüne dek gelen yanıtlar yasaklamalar, gözaltılar ve yargılamalar oldu. Ağır baskılara rağmen kararlılıkla mücadelesini sürdüren yüzlerce kayıp yakınından biri olan Besna Tosun, bu mücadelenin bir kesitini bizimle paylaştı.

Image i

 

Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 27 Mayıs 1995 yılından beri süregelen eylemleri ne zaman yasaklandı ve maruz kaldığınız yoğun baskılara karşı geliştirdiğiniz aksiyonlar neler oldu?

Bu mücadele ilk olarak 27 Mayıs 1995’te 20 kişilik kayıp yakınlarının oturma eylemleriyle başladı. Bu tarihten itibaren tüm baskılara rağmen çeşitli biçimlerde bu protestoyu devam ettirmeye çalıştık. Son olarak Cumartesi Annelerinin eylemleri 2018’de yasaklandı. Çünkü iktidarın muhalif ses duymaya tahammülü olmadığından ötürü bizler de devlete karşı geri adım atmayınca şiddetin dozunu git gide artırdılar ve buna devam ediyorlar. Galatasaray Meydanı 700. haftada bizlere yasaklandı fakat bizler tüm bu baskı ve şiddete rağmen susmadık ve yeni mücadele alanları yarattık. Tüm bu süreçlerde sık sık polis şiddetiyle karşılaştık. Ancak haklı mücadelemizden vazgeçmedik.

Image i

 

Mücadele alanınızın daraltıldığını hiç düşündünüz mü?

Mücadele bir şekilde sürdü ve 700. haftadan sonra Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın basın açıklaması mecliste okundu. Ancak siyasi iktidar bize karşı şiddet ve baskı politikasından vazgeçmedi. Sistematik polis şiddetine maruz kaldık ancak baskıyla başka alanlar yarattık ve seslerimizi daha gür çıkardık. 700. haftadan bu yana yasak devam ediyor, fakat işe yaramıyor. Bu noktada Türkiye’de faaliyet gösteren belirli STK’lar dışında yeterli destek de göremedik. Devlet baskısı dışında pandemi sürecinin yaşanması da eylemlerimizi etkiledi, ancak bizler her ne şekilde olursa olsun eylemlerimize devam ettik. O süreçte online da olsa eylemlerimize devam ettik, fakat hiçbir zaman derneğin içinde yapmadık.

Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 25 Ağustos 2018 tarihinde gerçekleşen 700. hafta buluşmasında 46 kişi darp edilerek gözaltına alındı. 46 kişi hakkında “2991 no’lu Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet” suçundan açılan dava ile ilgili yaşanan süreç hakkında bilgi verebilir misin?

700. hafta buluşmamızda ağır polis şiddetine maruz kaldık. Aracın içinde saatlerce ters kelepçeyle bekletildik, küfürlere, hakaretlere maruz kaldık, fenalaşan arkadaşlarımız oldu. Komisyon üyesi bir arkadaşımız fenalaştı, tansiyonu çıktığını düşündük ama gözaltından çıktıktan sonra yoğun bakıma kaldırıldı. Aslında kalp krizi geçirmiş. Buna rağmen olaydan 2,5 yıl sonra toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefetten hakkımızda dava açıldı. 21 Eylül 2022 tarihinde görülen dördüncü duruşma öncesinde adliye önünde basın açıklaması yapmaya karar verdik ve henüz toplanma aşamasındayken abluka altına alınıp basın açıklaması yasak dediler. Kendi aramızda görüşüp duruşmaya gideceğimizi söyledik fakat avukatlar ve sanıklar o sırada abluka altındaydı ve abluka açılmadı. Polis koridor açarak tuzak kurdu, müdahale etti, basını uzaklaştırdı. Sanıklara dahi ters kelepçe yaptılar. 16 kişi duruşmaya gireceklerini söylemelerine rağmen müdahale etmeye devam ettiler. 3 sanık ve 3 avukat gözaltına alındı. Hâkim, “dışarda olan, dışarda kalır” diyerek gözaltına alınan sanıklar için “zorla getirme” kararı verdi. Fakat duruşmanın ilerleyen aşamasında bu karardan vazgeçti. Ardından duruşma tarihi 3 Şubat 2023 olarak verildi. Şayet hukuk işletilmiş olsaydı 7 sayfalık içi boş bir iddianameyle dava açılmazdı. Toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefetten Cumartesi Anneleri/İnsanları’na yönelik talimatla dava açıldı. Kısacası devlet baskısı bu seferde yargı yoluyla üzerimize sirayet etti.

Image i

“Talimatla dava açıldı” dediniz peki yargının durumunu bununla nasıl açıklayabilirsiniz? Buna ek olarak dahil olduğunuz davaların akıbetinden biraz bahseder misiniz? Bugüne kadar kaç dava açıldı, kaçından sonuç alabildiniz?

Bağımsız bir yargı yok, yüzlerce kayıp dosyası var buna rağmen gözaltında kaybolmaların bu kadar yoğun olduğu Türkiye’de sadece 15 dava var. Bu dosyalar bile oldukça güçlükle, büyük be

deller ödenerek adeta zorla davaya dönüştü. Fakat bu dosyaların bile hemen hepsi beraat ile sonuçlandı. Kısmen sorumlular cezalandırılmış gibi gözüken dosyalarda ise göstermelik ve gerçek failleri koruyan, ödül sayılabilecek sözde cezalar verildi. Zorla kaybetme suçundan ceza almış tek kişinin bulunmadığı bu dosyalarda isnat edilen suçlar insanlık suçu olarak görülmediği gibi her biri 20 yıllık zamanaşımı dolduğunda kapatıldı. Şu an sadece Ankara JİTEM davası devam ediyor ancak bu davanın da devam eden devlet politikası doğrultusunda cezasızlıkla sonuçlanacağından hiçbir şüphemiz yok.

Röportaja son vermeden önce mücadeleniz hakkında söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Cumartesi Anneleri/İnsanları olarak bulunduğumuz bu alanı sonuç alana kadar, her ne olursa olsun kararlıkla koruyacağız. Bu mücadele bizim onur mücadelemiz. Her Cumartesi saat 12’de Galatasaray Meydanı’nda yine bir araya geleceğiz, yine haklı taleplerimizi dile getireceğiz. Her türlü şiddeti ve baskıyı gördük ama vazgeçmedik, yine vazgeçmeyeceğiz. Bu mücadele aynı şekilde, aynı kararlılıkla bu format ile devam edecektir.