Uğur Kaymaz Anıtları

...

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında İmralı Cezaevi’ne hapsedilmesi sonrasında Türkiye’de Kürt meselesi bağlamında yeni bir dönem başladı. Kürt hareketinin meselenin barışçıl çözümünü desteklediğini göstermek için PKK gerillaları Irak’taki kamplarına çekildi. Gerillaların çekilmesinin ardından Kürt bölgesindeki şehirlerde 1980’lerin sonundan bu yana sürmekte olan OHAL kaldırıldı ve kanlı bir savaşın ardından görece normalleşme süreci başladı. Ancak barışçıl bir çözüm için başlatılan girişimler, herhangi bir diyalog/müzakere süreci doğuramadı ve 2004 yılı itibarıyla PKK ile Türk silahlı kuvvetleri arasındaki çatışmalar yeniden başladı. Kürt illerinde, özellikle çatışmaların yoğun olarak sürdüğü dönemlerde Türk güvenlik güçleri tarafından çok sayıda ağır insan hakları ihlalleri işlendi. Bu süreçte 12 yaşındaki Uğur Kaymaz Mardin’in Kızıltepe ilçesinde güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını kaybetti.

Kürt hareketiyle ilişkili olduğu gerekçesiyle babası polisler tarafından gözaltına alınmaya gelindiğinde, Uğur Kaymaz evde bulunanlar arasındaydı. Babası Ahmet Kaymaz’ın polislerden kaçması sonrasında Uğur da babasını koşarak takip etti ve polisler hem babasını hem de Uğur’u öldürdü. Olayın ardından, savcılar dört polisin operasyon sırasında görevini kötüye kullanıp kullanmadığı hakkında hukuki bir süreç başlattı. Bununla birlikte, hem soruşturma hem de duruşmalar esnasında yargının ve görevlilerin tüm uygulama ve pratikleri, suçlanan polis memurlarının cezasızlık politikalarından faydalanmasına hizmet etti. Nihai olarak, Uğur’un öldürülmesinin ardından hiçbir polis memuru ceza almadı, hepsi görevlerine devam etti.

Yoğun olarak 1990’lı yıllarda güvenlik güçlerinin iştirak ettiği veya bağlantılı olduğu iddia edilen insanlığa karşı işlenmiş suçlar ve savaş suçları hâlâ devlet tarafından büyük ölçüde reddediliyor ve sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kişiler ve olaylar hakkında gerçekler araştırılmayarak cezasızlık politikaları sürdürülüyor. 90’lı yıllarda, güvenlik güçlerinin fail olarak işaret edildiği orantısız güç kullanımı, yargısız infaz gibi suçların OHAL rejiminde devlet kurumlarının iş birliğiyle görünmez kılındığı ve/veya cezasız kaldığı bu döneme ait dava süreçlerine ilişkin hazırlanan analiz ve raporlarda açık bir şekilde ortaya kondu. Uğur Kaymaz vakasında devletin Kaymaz’ın “terörist” olduğunu iddia etmesi ve uyguladığı şiddeti aynı yöntemle “meşru” gösterme çabası pek sonuç vermedi. Öldürüldükten sonra vücudundan 13 kurşun çıkan 12 yaşındaki bir çocuğun terörist olduğu iddiası kamuoyunda büyük tepkiler doğurdu. Özellikle bu hak ihlalini protesto etmek amacıyla yapılan gösteriler başladıktan sonra, Uğur Kaymaz’ın ölümü ana akım medyada da geniş yer buldu ve Uğur Kaymaz, Türkiye’de güvenlik güçlerinin işlediği yaşam hakkı ihlallerinin simgelerinden birisi oldu.

Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ın, kolluk güçleri tarafından öldürülmesine ilişkin davada ise henüz herhangi bir sorumlu cezalandırılmış değil. Dava kapsamında sanık polisler Mehmet Karaca, Yaşafettin Açıkgöz, Seydi Ahmet Döngel ve Salih Ayaz tutuksuz yargılandı. Sanıkların tutuklu yargılanması talebi her seferinde reddedildi. İfadelerinin talimat yoluyla gıyaben alınmasına karar verildi. Sanık polisler İstanbul, Bursa, Kocaeli ve Mersin’e tayin edilerek göreve iade edildi. Mardin’deki dava “güvenlik gerekçesiyle” Eskişehir’e nakledildi. Sanıklar ilk kez Eskişehir’deki duruşmaya katıldı. Ancak tutuksuz yargılanan polisler 2007 yılında beraat etti. Beraat eden polislerin savunmalarında Uğur Kaymaz ve Ahmet Kaymaz’ın kendilerine ateş ettikleri, ölümlerinin ateşe karşılık vermeleri sonucunda vuku bulduğu iddia edildi. Uğur Kaymaz ve Ahmet Kaymaz’ın öldürülmelerine ilişkin davada iç hukuk yolları tükenince Kaymaz ailesi AİHM’e başvurdu. AİHM, Türk devletinin Kaymaz ailesine 140 bin Euro tazminat ödemesine hükmetti. AİHM’de Türk devletinin suçlu bulunmasının akabinde yeniden yargılama için AYM’ye tekrar başvurular yapılsa da talepler reddedildi. Böylelikle dava 2019 yılında tekrar AİHM’e intikal etti.

DURUM:

Tamamlandı

TARİH:

2005

PROJE SAHİBİ:

Yerel Yönetim

Uğur Kaymaz, çatışma ortamında katledilen çocuklardan yalnızca biriydi. Enes Ata, Nihat Kazanhan, Cemile (Cizîr) Çağırga, Helin Hasret Şen, Rozerin Çukur, Gurbet (Selma) Kılıç, Xezal (Gezal) Beru ve daha birçok çocuk savaş ve çatışma koşullarında işlenen ağır insan hakları ihlallerinin kurbanı oldu (Soydan & Nakçi & Görücü, 2022). 1984’ten bu yana PKK ile Türk devleti arasında süregelen savaşta, sadece 2011’den bu yana 22 çocuk zırhlı araçların çarpması, 45’i ise mayın, bomba vb. savaş artığı malzemelerle olmak üzere onlarca çocuk yaşamını yitirdi (Diyarbakır Barosu, 2022). 2015-2016 yılları arasında yaşanan çatışmalarda ise yaşları 0-18 arasında değişen en az 77 çocuk yaşamını yitirdi. 8 yaşındaki Elif Şimşek, 10 yaşındaki Hayrettin Şınık, 12 yaşındaki Yusuf Akalın, 10 yaşındaki Büşra Yürü, 5 yaşındaki Sadık Efe Açıkgöz ve 1 yaşındaki Ecrin Açıkgöz bunlardan sadece birkaçı (TİHV, 2019).

Uğur Kaymaz’ın anısına bir hafızalaştırma çabası içine girilmesinin nedeni hem devlet şiddeti sonucu ortaya çıkan insan hakları ihlalleri ve çocuk ölümleri konusunda farkındalığı artırmak, hem de güvenlik güçlerinin bu ihlaller sonucunda sistematik olarak cezasız kalmasını protesto etmekti. Uğur Kaymaz davası sürmekteyken, bu hak ihlaline dair kolektif hafızayı canlı tutmak ve çocuk haklarına vurgu yapmak için Diyarbakır’daki Kayapınar Belediyesi harekete geçti. Bu minvalde, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme metninin hemen yanında, Uğur’un bedeninden çıkarılan 13 adet kurşuna gönderme yapan aynı sayıda boşluğun bulunduğu bir çocuk heykeli yapılması planlandı. Bu hafıza sahasının açılışında, İlçe Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş yaptığı açılış konuşmasında anıtın dünyada şiddete uğrayan tüm çocukları sembolize ettiğini, amacının da çocuk haklarına dair farkındalığı artırmak, barışı, kardeşliği ve sevgiyi teşvik etmek olduğunu belirtti.

Yararlanılan Kaynaklar 

Soydan, Y. & Nakçi, M. & Görücü, Y. (2022). Öldürülmeselerdi Arkadaşımız Olacaklardı. Hakikat Adalet Hafıza Merkezi.

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi - Savaş ve Çatışmalı Süreçten Etkilenen Çocuklar Çalışma Grubu (2022). Zırhlı Araç, Mayın ve Çatışma - Savaş Atığı Kaynaklı Çocuk Hakkı İhlalleri (Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama ve Oyun Hakkı Perspektifinden). Diyarbakır Barosu Yayınları. 

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (2019). Çatışma Döneminde Çocuk Hak İhlalleri Raporu. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları 123. 

Uğur Kaymaz için Diyarbakır’da yapılan anıt, şehir merkezinde yeni yerleşimlerin olduğu işlek noktalardan birisi olan İnönü Caddesi’nde yer aldı. Bu projenin yaratmış olduğu etkilerden birisi de, Uğur Kaymaz adına yapılan diğer hafızalaştırma çalışmaları için de öncü olmasıdır. 2009 yılında, Kızıltepe Belediyesi sürmekte olan yargılamaların, adaletin tesis edilmesi ve suçluların cezalandırılması açısından kayda değer bir sonuç doğurmayacağını anlayarak, Uğur Kaymaz’a dair hafıza sahası yaratma yolunda adımlar attı. Kızıltepe’de, ellerinde barışı sembolize eden güvercin bulunan bir kız ve bir erkek çocuğu heykeli yapıldı. Uğur Kaymaz’ın adı Kızıltepe’deki bir caddeye verildi. Bu adım, Kızıltepe’de yaşayan halk için Uğur Kaymaz’ın adının insan haklarına aykırı devlet pratiklerinin sembolü haline gelmesini sağladı. 

Uğur Kaymaz’ın öldürülmesine tepkilerin artması ve adının güçlü bir sembolik anlam kazanmasıyla birlikte, devlet yetkilileri onun için yürütülen hafızalaştırma çalışmalarını kendi meşruiyetlerine yönelik bir tehdit olarak algıladı. Belediyelerin Uğur Kaymaz adına yaptığı hafızalaştırma çalışmaları aynı çerçeveden devletin bütünlüğüne zarar vermeyi amaçlayan siyasi kampanyalar olarak değerlendirildi. 2011 yılında Abdullah Demirbaş hakkında devlet kaynaklarını boşa harcadığı iddiasıyla soruşturma açıldı.  Buna ek olarak Demirbaş hakkında suçu ve suçluyu övdüğü gerekçesiyle üç yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ayrıca Diyarbakır’da Uğur Kaymaz için Sur Belediyesi karşısındaki parka dikilen anıt, 11 Mayıs 2015 tarihinde belirsiz kişi veya kişilerce tahrip edildi. 2018 yılında ise Diyarbakır’ın Sur Belediyesi’ne kayyum olarak atanan Vali Yardımcısı Bilal Özkan’ın talimatıyla anıt kaldırıldı. Yine Uğur Kaymaz adına Kızıltepe Belediyesi tarafından 4 Ağustos 2009 tarihinde dikilen ve avuçlarında güvercin bulunan 2 çocuk heykeli, Demokratik Bölgeler Partili (DBP) Belediye Başkanı İsmail Asi’nin görevden alınmasıyla Kızıltepe Belediye Başkanlığı’na kayyum olarak atanan Kaymakam Ahmet Odabaşı’nın talimatıyla 11 Haziran 2017 tarihinde, belediye ekipleri tarafından yerinden sökülerek kaldırıldı. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL sonucu kamuda çalışan memurların tasfiye edilmesi süreci başladı. Bu tasfiye sürecinde DBP’li Kızıltepe Belediyesi’nde çalışan Uğur Kaymaz’ın annesi Makbule Kaymaz da KHK’yle işten atıldı.

Uğur Kaymaz anısına Kürt hareketinin demokratik seçimlerle kazandığı yerel yönetimlerin anıtlaştırma çabalarının haricinde belgesellerfilmler/kısa filmler çekildi. 78’liler Federasyonu’nun düzenlediği Utanç Müzesi’nde, Uğur Kaymaz’ın öldürüldüğü esnada üzerinde olan elbiseler sergilendi. Uğur Kaymaz’ın anısına yapılan tüm bu çalışmalar, devlet terörü sonucu katledilen çocukların yaşam hakkı ihlallerini engellemese de, devletin cinayetleri örtbas etme çabalarına karşın bunların daha görünür kılınmasına olanak sundu.