Diyarbakır Cemevi

Diyarbakır, 2011
...

Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulduğu günden bu yana Aleviliği etnik-dini bir kimlik olarak tanımadı ve bu durum hâlâ değişmedi. Her ne kadar Türk devleti anayasal olarak laik bir yapıda olduğunu iddia etse de, 1924 yılından bu yana Sünni İslam anlayışı çerçevesinde, doğrudan devlete bağlı olarak çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı dini alanı kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bu kurum, Alevilik inancını tanımayı şimdiye kadar reddetti ve türlü ayrımcı politikaların sürdürülmesinde bir araç olarak kullanıldı. Bu ayrımcı politikalar denince ilk akla gelen pratiklerden birisi cemevlerinin ibadethane olarak tanınmaması ve camilere yapılan maddi desteklerden yoksun bırakılması. Sünni İslami anlayışa göre şekillenen politikalar çerçevesinde camiler Müslümanların yegâne ibadet mekânları olarak görülüyor ve cemevleri ayrı bir inanç mekânı olarak tanınmıyor. Buna karşın, Alevilere göre cemevlerinin tanınması Alevi inancının ve kimliğinin yaşayabilmesi için elzem. 

Alevi Bektaşi Federasyonu’na göre Türkiye’de tahmini 20 milyon, Avrupa’da ise 1 milyon Alevi yaşıyor. Türkiye’de yaklaşık bin 500 cemevi bulunuyor. 2002 yılında iktidara geldiği günden bu yana AKP iktidarı “Alevi açılımı” yapacağına dair sözler vermiş olsa da, organize edilen buluşmaların ve yapılan girişimlerin AKP’nin ideolojik yapısı nedeniyle herhangi bir politikaya veya yasama sürecine dönüştürülmediğinin de altını çizmek gerekiyor. Ancak Türkiye’nin seçim öncesi ortama girdiği 2022 yılında cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi konusunda tartışma ve girişimler yeniden alevlenmiş durumda. Ekim 2022 tarihinde yaptığı bir açıklamayla Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, cemevlerinin tamamının yönetimini yürütecektir. Cemevlerinin aydınlatma, içme ve kullanma suyu, bakım giderlerinin karşılanmasıyla ilgili tüm sorunlar çözülmüş olacaktır. Aynı şekilde cemevlerinde hizmetleri yürütmekten sorumlu inanç önderlerinden talep edenlere kadro verilebilecektir.” dedi.

DURUM:

Tamamlandı

TARİH:

2011

PROJE SAHİBİ:

Yerel Yönetim

Diyarbakır’daki cemevinin yapımına Temmuz 2001’de başlandı. Temel atma seremonisine çeşitli sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ve dini kanaat önderleri katıldı. İnşaat süreci çok uzun sürmedi ve aynı yılın aralık ayında, kalabalık bir kitlenin katıldığı başka bir törenle Cemevi ibadete açıldı. Açılış seremonisine, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi-Bektaşi Federasyonu, Barış ve Demokrasi Partisi, Alevi hakları için savunuculuk yapan bir dizi sivil toplum örgütünün temsilcileri, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir gibi kurumlar/figürler ve dayanışma amacıyla gelen binlerce kişi katıldı. Seremoni sırasında Alevi inancında önemli bir yeri olan Semah dönüldü.  Bu projenin birincil amacı, Alevilerin dini gerekliliklerini yerine getirebilmelerine imkân tanıyan bir mekân oluşturmaktı. İnşa edilen Cemevi bünyesinde hem dini hem de toplumsal işlevlere sahip bölümler bulunuyor. Cem yapılabilmesi için kullanılacak bir alan, bir konferans salonu, Alevilerin lokma olarak bilinen kurban ve yiyecek paylaşma ritüellerini gerçekleştirdikleri bir bölüm, taziye odası, idari ofis, kafeterya ve cenaze odası binanın iç planlanmasının nasıl yapıldığı hakkında fikir verici. Ayrıca, Cemevi’nde bulunan bölümlere verilen isimlere bakıldığında Alevilerin kolektif hafızasını yaşatacak tarihsel figürlere yer verildiği görülür. Örneğin, konferans salonuna 1937’de Dersim kırımı sırasında öldürülen Seyit Rıza’nın adı verildi. Diğer bir yandan, Cemevi’nin açılmış olduğu günden bu yana burada yapılan etkinliklere bakıldığında Alevi inancı, tarihi ve kimliği doğrultusunda çeşitli konferansların ve faaliyetlerin yapıldığı da görülüyor.

Türkiye’deki Aleviler uzun yıllar boyunca kimliklerinin inkâr edilmesi ve tanınmaması karşısında ciddi bir mücadele ortaya koydu. Bununla birlikte, Diyarbakır’da bir cemevinin inşa edilmesi, öncelikle Alevilerin kendi inançları doğrultusunda yaşayabilecekleri dini bir mekâna kavuşmaları anlamına geliyor. Alevilerin tarihleri boyunca katliamlara maruz kaldıkları ve sürekli ayrımcılığa uğradıkları düşünüldüğünde, bu inanç sahası inşa etme projesini, aynı zamanda bir hafızalaştırma ve ayrımcılık karşıtı farkındalık geliştirme çabası olarak görmek mümkün. Yapılan açılış seremonisinde Alevi sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin yaptığı, ezilen grupların dayanışmasıyla yeni bir geleceğin kurulacağı vurgusu ise bu projenin demokratikleşme sürecine sağlayacağı katkı bakımından da fikir verici. Diğer yandan, dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in şehrin çok dinli ve çok etnisiteli geçmişine vurgu yapması, Aleviler gibi farklı inanç gruplarının dini mekânlara sahip olmasının bu geçmişi ve çoğulculuğu yaşatacağını belirtiyordu.

Şubat 2013’te dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan şu şekilde bir açıklama yaptı: “Cemevleri kültürel mekânlardır. İslam’da mescit camidir. Siz hiç Hıristiyanlık’ta kilise dışında bir ibadet yeri duydunuz mu? Alevi kardeşlerimiz de bizim gibi Müslümandır ve İslam’ın farklı bir yorumunu yapmaktadırlar”. Bu ve benzeri projelerin karşı karşıya kaldığı en büyük zorluk, hükümetin Alevi inancını Sünni İslam’ın bir mezhebi olarak görmekte ısrar etmesi oldu. Hükümetin bu tavrı, Türkiye’de sürmekte olan etnik-dini hiyerarşiyi devam ettirmekte ve zımni olarak da Alevilere yapılan ayrımcılıkları “meşru” görmekte. Bugün Türkiye’deki cami sayısı 84.684 iken, cemevi sayısı bin 500 olarak kayda geçmiş durumda. Ayrıca, 2013 yılında CHP milletvekili Hüseyin Aygün’ün Alevi vekiller ve meclis çalışanları için meclis bünyesinde bir cemevi yapılması yönünde getirdiği teklif hükümet tarafından reddedildi. 2015 yılında CHP’nin yayınladığı genelgeyle cemevleri, 231 belediye tarafından ibadethane olarak tanındı. Ancak bu tanıma resmi olarak devlet nezdinde bir karşılık bulmadığı için çeşitli zorluklar çıkmaya devam ediyor. 2020 yılında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde yer alan CHP’li üyelerin, cemevlerinin ibadethane statüsünde kabul edilmesi ve belediyenin sağlayacağı çeşitli hizmetlerden ücretsiz şekilde faydalanması önerisi AKP ve MHP’li üyeler tarafından reddedildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ise önerge kabul edildi ve cemevleri ibadethane statüsünde değerlendirildi.

İktidar partisi AKP, seçim dönemlerinde “Alevi açılımı” konusunda çeşitli vaatlerde bulunuyor olsa da bu vaatlerin gerçekleştirilmesi konusunda henüz somut bir adım atılmış değil. Buna bağlı olarak, cemevlerinin ibadethane statüsü kazanması konusundaki girişimler halen sonuçsuz kalmakta. Cemevleri, ibadethane statüsü kazanmaları durumunda çeşitli kalemlerdeki ödemelerden muaf tutulacaklar. Gelinen aşamada en büyük sorunlardan birisi bu harcamaların cemevlerine getirdiği maddi yük. Bu şekilde, örneğin elektrik ve su faturaları gibi harcama kalemleri devlet tarafından karşılanacak.