Karşılaşılan Zorluklar
10 Ekim Katliamını unutturmama, bu saldırıda yaşamını kaybedenlerin toplumsal hafızamızdan silinmemesini sağlama çabaları farklı zorlukların üstesinden gelmeyi gerektirmekte. Bu engellerden ilki, herhangi bir muhalif anma çabasının üzerindeki siyasi baskılar. Katliamda hayatını kaybeden 103 kişi, ölümlerinin 3’üncü yıl dönümü 10 Ekim 2018’de ilk kez gar önünde, çok sayıda meslek örgütü ve 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen törenle anılmıştı. Fakat önceki yıllarda gar önünde anmaya emniyet güçleri tarafından izin verilmedi. Kitap için yürütülen çalışmalar da bu baskı ortamında meydana geldi.
Bir başka engel, kamu otoritelerinin kalıcı bir anıt inşa etme konusundaki isteksizlikleri. Ankara Belediyesi, hayatını kaybeden insanları anmak için saldırıdan beş gün sonra bir anıt inşa etme kararı aldı. Ancak bu proje, ailelerin ve aktivistlerin bu talepte ısrar etmeye devam etmelerine rağmen hala hayata geçirilmedi. Yeni belediye yönetiminden de uzun süre randevu alamayan aileler ancak Temmuz 2019’da bir görüşme gerçekleştirdiler. Bunun neticesinde anıt çalışması için Kent Konseyi görevlendirildi. Anıt projesinin resmi makamlarca ağırdan alınmasından daha vahim olanı, Ankara tren istasyonun önündeki sembolik anıtın birkaç kez saldırıya uğramış olması. Bu saldırılarla ilgili güvenlik görevlileri, saldırganların tespit edilebileceği hiçbir güvenlik kamerası kaydı olmadığını iddia etti.
Makro düzeydeki siyasi engel ve zorlukların yanı sıra, Barış Portreleri projesi için saldırıda yaşamını kaybedenlerin aileleriyle bir araya gelmenin getirdiği özgün güçlükler de var. Çalışma ekibi, kitabın hazırlık aşamasında karşılaştıkları en büyük zorluğu, ziyaret edilen ailelerin, yakınların acılarının çok taze olması olarak dile getiriyor. Taziye ziyaretlerini bir yandan bir tanıklık çalışmasına çevirmenin her zaman kolay olmadığını ekleyen ekip nitekim bazı ailelerin de mahremiyet veya güvenlik gereği konuşmayı uygun bulmadıklarını ekliyor. Son olarak kitabın potansiyeline göre sınırlı bir çevreye ulaştığı söylenebilir. Bunun sebebi, kitabın bir proje kapsamında üretilmiş olması ve satışından gelir elde edilemeyeceği için satılamıyor oluşu. Böylece kitap, bir yayınevi tarafından Türkiye çapında kitapçılarda satılabilecekken, böylesi önemli bir erişim imkânından faydalanamadı ve sınırlı sayıda yapılan baskılar konunun zaten ilgilisi olan bir kesime ulaştı.