Metin Göktepe Anması

İstanbul, 1997
...

SESLİ BETİMLEME

İnsan hakları örgütlerinin kayıtlarına bakıldığında, Türkiye’de işlenen hak ihlallerinin 1990’lı yıllarda büyük ölçüde arttığı görülecektir. Bu ciddi artışı, yaşam hakkı ihlallerinden işkence ve kötü muameleye maruz bırakılması, düşünce özgürlüğünün sınırlanması din ve vicdan hürriyetinin yok sayılması gibi hemen her kategorideki hak ihlalleri için söylemek mümkün. Bu ihlallerin büyük çoğunluğu Kürt meselesiyle ilişkili olsa da, bu dönemde devletin güvenlik aygıtlarının yeniden yapılandırıldığını ve yapılan yasal değişikliklerin bir bütün olarak Türkiye’yi etkilediğini söyleyebiliriz. 1990 yılından 2000’e kadar geçen sürede, devlet görevlileri tarafından öldürülen ya da faili meçhul cinayetlere kurban edilen gazeteci sayısının 46 olduğu biliniyor. Diğer bir yandan, yaşam hakkı ihlali dışında kalan kategorilerde; gazetecilerin, yazarların, entelektüellerin ve insan hakları savunucularının maruz kaldığı hak ihlalleri vakalarının sayısını belirlemek ise neredeyse imkânsız.

Metin Göktepe, polisler tarafından işkenceye maruz bırakıldıktan sonra öldürülen gazetecilerden birisi. Sosyalist bir gazeteci olan Göktepe, şahsı ve yapmış olduğu haberler devletin çıkarlarını tehdit ettiği için öldürüldü. Evrensel Gazetesi’nde çalışan Göktepe, cezaevinde öldürülen iki tutukluya dair araştırma yaparken 8 Ocak 1996’da öldürüldü. Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen iki devrimcinin cenazesine gittikten sonra gözaltına alınan Göktepe, diğer gözaltına alınanlarla birlikte götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda işkenceye maruz bırakıldı ve orada dövülerek öldürüldü. O gün gözaltına alınıp Eyüp Kapalı Spor Salonu’na götürülen yüzlerce insanın hemen hepsi polis şiddetine maruz kaldı. Ölümünden sonra, devlet yetkilileri Metin Göktepe’nin duvardan atlamaya çalışırken düşüp yaşamını yitirdiğini iddia etti.

Metin Göktepe’ye işkence yapan 11 polisten beşi yargılandı ve 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu polisler cezaevinde sadece 1 yıl 8 ay kaldılar ve ‘’terör suçlarına’’ bulaşmamış olan mahkûmlar için 2000 yılında çıkarılan yasa gereği, kamuoyunda “Rahşan Affı” olarak bilinen genel af sonucunda cezalarını tamamlamış kabul edilerek serbest bırakıldılar. Metin Göktepe’nin ölümüne sebep olan polislerin amirleri ise hiçbir zaman yargılanmadı ve yasal çerçevede Göktepe’nin ölümünden hiçbir zaman sorumlu tutulmadı.

REWŞ:

Qediya

Dîrok:

1997

Xwediyê projeyê:

Sivil ve Politik İnisiyatifler

AWA:

Anmalar

Metin Göktepe’nin öldürülmesinin ardından gazeteciler ve insan hakları örgütleri bir araya gelerek dava sürecinin takip edilmesi için çalışmaya başladı. Evrensel Gazetesi de bu çalışmanın sürekli kılınması için örgütlü bir tavır sergiledi. Metin Göktepe’yi anma faaliyetlerinin üç temel amacı vardı: Birincisi devlet tarafından yapılan hak ihlalleriyle alakalı farkındalığı artırmak, ikincisi, suçluların cezasız kalmaması için dava sürecini yakından takip etmek, üçüncüsü, bir dizi hafızalaştırma faaliyetiyle Metin Göktepe’ye dair toplumsal hafızayı diri tutmak.

İlk hafızalaştırma çalışması 1998 yılında başladı. Metin Göktepe’nin doğum günü olan 10 Nisan’da, insan hakları ihlallerine yoğunlaşan ve demokratikleşme sürecine katkıda bulunan gazetecileri onurlandırmak için “Metin Göktepe Ödülleri” verilmeye başlandı. Ödülün yanı sıra, gazeteciler ve aktivistler, ölüm yıldönümünde Metin Göktepe’nin mezarı başında bir araya geldi ve Esenler mezarlığını adeta bir anma mekânına dönüştürdü. İstanbul Sancaktepe’de ve İzmir Bayraklı’daki iki parka Metin Göktepe’nin ismi verildi. Ayrıca Metin Göktepe anısına özellikle ailesinin verdiği mücadele, gerek sivil toplum kuruluşları gerekse de siyasi partiler nezdinde her zaman büyük değere sahip oldu. Metin Göktepe için belgeseller çekildi, şarkılar bestelendi. Ayrıca Evrensel Gazetesi, web sayfası oluşturarak Metin Göktepe’nin hikâyesine yer verdi. Sayfa üzerinden bağlantıları takip ederek Metin Göktepe’yle ilgili yazılan yazılara ve haberlere ulaşmak mümkün. Özellikle gazetecilerin karşılaştıkları zorluklar açısından Göktepe’nin öldürülmesine gösterilen tavır, tüm gazetecilerin sağlıklı haber alma ve aktarma konusundaki hassasiyetlerinin gelişmesine olanak sundu.

Göktepe’ye dair yapılan hafızalaştırma çabalarının ilk etkisi, benzer vakaların yaşanmasını engellemek için devlet yetkilileri üzerinde baskı oluşturmasıydı. Metin Göktepe davasını takip edenler, Göktepe’yi öldüren polislerin cezalandırılması için dava sürecini dikkatli bir şekilde izledi ve davayı sürekli gündemde tuttu. Bu süreç, davanın sürekli haberleştirilmesinden çeşitli gösteriler düzenlemeye ve devlet yetkililerinin tavırlarını protesto etmek için dilekçe kampanyaları başlatmaya uzanan bir çeşitlilikte devam etti. Bu yolla Metin Göktepe, devletin gazetecilere yönelik işlediği insan hakları ihlallerinin ve işkencede ölümün sembol isimlerinden birisi haline geldi. Bu sürece paralel olarak, süreç içinde emek harcayan gazeteciler kendi aralarında daha örgütlü bir tavır sergilemeye başladı ve devletin işlediği tüm hak ihlallerine karşı daha güçlü bir tutum alınması için örgütlendi. Gazeteciler Meclisi Girişimi olarak bilinen inisiyatif, dava süreçlerini yakından takip etmeye ve benzer hak ihlallerini Metin Göktepe Ödülleri’nin verildiği gün yıllık raporlar halinde sunmaya başladı. Metin Göktepe’nin öldürülmesinin ardından Sinan Kara isimli gazeteci cezaevine kapatıldığında, gazeteciler çok daha örgütlü ve etkili bir ses yükselttiler ve polisin başka bir gazeteciyi daha işkencede öldürmesinin veya zorla kaybetmesinin önünde ciddi bir engel oluşturdular.

Göktepe’ye dair yapılan hafızalaştırma çalışmaları yapılırken karşılaşılan en temel zorluk, bu süreçte yer alan gazetecilere ve hak savunucularına yönelen devlet baskısı oldu. Göktepe’nin öldürülmesinin dördüncü yıldönümünde, Göktepe’nin çalıştığı Evrensel Gazetesi’nde, işkence ile ölüme sebebiyet veren polislerin amirleri olan Kemal Bayrak ve Orhan Taşanlar’ı dava sürecine dâhil etmeyen savcılar hakkında eleştirel makaleler kaleme alındı. Bunun sonucunda Evrensel Gazetesi, Devlet Güvenlik Mahkemesi kararıyla bir haftalık kapatma cezasına çarptırıldı. Göktepe davasını takip eden ve hafızalaştırma faaliyetlerinde yer alan gazeteciler gözaltına alındı ve polisler tarafından ölümle tehdit edildi. Bu gibi doğrudan tehditlere ek olarak, aktivistleri dava sürecinden alıkoymak için devlet yetkilileri hemen her yola başvurdu. Her ne kadar Göktepe İstanbul’da öldürülmüş olsa da, duruşmalar davaya katılımın az olmasını sağlamak için İstanbul’dan oldukça uzak sayılabilecek bir şehir olan Aydın’a alındı. Ancak bu da dava takibini engellemedi. Ayrıca 16 Ekim 2006 tarihinde Antakya’nın İskenderun ilçesine bağlı Gökmeydan beldesinde, Metin Göktepe’nin adının verildiği caddenin ismi DYP’li Belediye Başkanı Necim Bozkurt tarafından “Atatürk Caddesi” olarak değiştirildi.