Dersim Kırımı Anıtı (Dersim ’38)

Dersim, 2012
...

SESLİ BETİMLEME

Dersim, ağırlıklı olarak Alevi Kürtlerin yaşadığı bir bölge. Bu da yakın tarih boyunca Dersim’in merkezi otoriteler tarafından “öteki” kabul edilmesinin gerekçelerinden biri. Osmanlı devletinin son dönemleri düşünüldüğünde, Dersim’in sahip olduğu fiili özerkliğe son verme çabaları, özellikle II. Abdülhamid döneminde (1876-1908) zirve yaptı. Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması (1923) sonrasında Türk devleti, Sünni veya Alevi ayrımı yapmaksızın Kürtlerin ayrı bir etnik-ulusal grup olarak varlığını reddetti. Bu kapsamda, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemleri dahil olmak üzere Dersim’e toplamda 11 askeri operasyon düzenlendi. Cumhuriyet döneminde ise özellikle 1930’lu yıllarda Dersim, yasa yapıcılar tarafından devletin içerideki en büyük sorunu olarak görüldü ve “kökünden sökülüp atılması gereken bir çıban” olarak tanımlandı (White, 2012).

Diğer bir yandan, genel siyasi koşullar nedeniyle Dersim’i “medenileştirme” projesini gerçekleştirmek 1930’lu yılların ortasına kadar çeşitli nedenlerden ötürü mümkün olmadı (Dersim’in fiili özerkliğine son vermek için devletin kullandığı resmi söylem, bölgedeki “geri kalmış” insanları “medenileştirmek”ti). 1930’lu yıllar boyunca Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) tek partili otoriter iktidarının sağlamlaşması ve parti-devlet niteliğindeki CHP’nin Türk milliyetçiliğine dayalı politikalarına ağırlık vermesi Dersim’i “medenileştirme” harekâtı için uygun koşulları yarattı. 

CHP’nin “medenileştirme” projesi iki aşamada tamamlanacaktı. Dersim’e hastane, fabrika gibi yatırımlar yapmanın Dersimlilerin devlete bağlılığını sağlayamayacağı inancına sahip olan yöneticiler, ilk olarak, Dersim bölgesinde devlet egemenliğini pekiştirmek için gerekli siyasi ve hukuki adımlar attı. 1935 yılında, Dersim bölgesini kapsayan bir Umumi Müfettişlik kurularak bu göreve atanan General Abdullah Alpdoğan’a geniş yetkiler tanındı. 1936 yılında ise Dersim’in adı Tunceli olarak değiştirildi. Tunceli adı, devletin Dersim’in üzerine inecek “Tunç Eli”ne işaret etmekteydi. Bu adım, Dersim’in olağanüstü hâl bölgesi olarak ilan edilmesi demekti. İkinci olarak, Dersim’deki aşiretlerle yapılan görüşmelerin sonuçsuz kalmasıyla Türk ordusu 1937 yılında – resmi iddiaya göre isyanı bastırmak için – bölgeye yönelik bir askerî harekât başlattı. Yapılan bu ilk operasyonda binlerce Dersimlinin yanı sıra, bölgenin dini ve politik önderlerinden Seyid Rıza idam edilerek öldürüldü. Ardından, Aralık 1937 – Ağustos 1938 döneminde, hava kuvvetleriyle de desteklenen ikinci bir askerî harekât yapıldı ve binlerce Dersimli öldürüldü. Yıllar sonra, katliam sırasında kimyasal silahların da kullanıldığı, bu silahlarla devlet şiddetinden Dersim dağlarına sığınan direnişçilerin ve sivillerin katledildiğine dair belgeler ortaya çıktı. Dersim’de katliamdan arta kalan nüfus ise Anadolu’nun farklı bölgelerine sürgün edilmek üzere zorunlu göç politikasına tabi tutuldu. Yaklaşık üç yıl sonra, devletin Dersim’de kendi güvenliği adına gerekli altyapıyı kurması sonrasında sürgün edilen Dersimlilerin dönmesi mümkün olabildi. Diğer yandan, Alevi Kürtlere yönelik asimilasyon politikaları devam etti.

2011 yılında yaptığı bir konuşmada, dönemin başbakanı R. Tayyip Erdoğan, Dersim kırımına ilişkin birtakım devlet belgelerini kamuoyuna duyurdu ve CHP’nin 1930’larda Dersim’de yaptıkları için özür diledi. Erdoğan’ın bu tutumunun samimi bir özür, devletin geçmişte işlediği geniş çaplı insan hakları ihlalleriyle yüzleşme çabası olmaktan ziyade CHP’yi siyaseten yıpratma amacı taşıdığını düşünenlerin sayısı da azımsanamayacak boyutta. Bununla birlikte, devletin  işlediği suç ve ihlallere ilişkin ilk kez bir başbakan kamuya açık bir şekilde özür dile getirmiş oldu.

Yararlanılan Kaynaklar

White, P. (2012). İlkel İsyancılar mı? Yoksa Devrimci Modernleştiriciler mi? – Türkiye’de Kürt Ulusal Hareketi. Çev. Mustafa Topal. Vate Yayınevi.

REWŞ:

Qediya

Dîrok:

2012

Xwediyê projeyê:

Sivil ve Politik İnisiyatifler

Başbakan Erdoğan’ın telaffuz ettiği özür sonrasında AK Parti hükümeti Dersim kırımına ilişkin kayda değer bir somut adım atmadı. Diğer bir yandan, özür telaffuzundan sonra, 2011 yılının sonunda Dersim kırımı üzerine bir tartışma sürmekteyken, katliama ilişkin kapsamlı bir soruşturma yapılması ve devletin elindeki belgeler ışığında Dersim’de tam anlamıyla neler yaşandığının açıklanması gibi taleplerle hem Dersim’de hem de Türkiye’deki büyük şehirlerde sayısız gösteri düzenlendi. Bu talepleri göz önünde bulunduran Mazgirt Belediyesi, 2011 yılında Dersim kırımına dair bir hafızalaştırma çalışması başlattı.

Dersim Katliam Anıtı’nın iki temel amacı var. İlki, Dersim kırımında yaşamını yitiren ve hâlâ bir mezardan yoksun olanları anmak. İkincisi ise Dersim kırımı hakkında farkındalığı artırmak ve Dersim kırımının tanınmasını sağlamak. Mazgirt Belediyesi bir hafıza sahası inşa etme fikri ile yola çıktıktan sonra mimar Dara Kırmızıtoprak herhangi bir ücret talep etmeksizin bu anıtın tasarlanması işini üstlendi. Ardından, Mazgirt Belediyesi bu anıtın yapımı için gerekli finansal kaynaklara sahip olmadığı için bir bağış kampanyası düzenledi. Dersimli iş insanlarının finansal desteği sayesinde bu anıt inşa edilebildi. Ayrıca, Dersim Kırımı Anıtı, Peter Eisenman’ın Yahudi soykırımı için Berlin’de yaptığı anıta benzemekle birlikte, farklı büyüklükteki taş blokların daha düzensiz ve dağınık bir şekilde kullanıldığı bir mimari yapıya sahip.

Dersim Katliamı Anıtı, Kasım 2012’de tamamlandı. Anıt, Dersim’de Kırklar Dağı’na inşa edildi. Burası, Dersim kırımı esnasında farklı bölgelerden getirilen yüzlerce sivilin kurşuna dizilerek katledildiği, cenazelerinin ise uzun bir süre gömülmesine izin verilmeden bekletildiği bir yer olarak biliniyor. Bu projenin hem Dersim’de yaşayanlar hem de Dersim’de bir katliam anıtı yapılmasının hafızalaştırma yoluyla geçmişle yüzleşme bakımından önemli olduğunu düşünenler arasında ciddi ölçüde ilgi gördüğünü söyleyebiliriz. Ayrıca, projenin ana akım medya ile sosyal medyada kayda değer bir şekilde ilgi ve destek gördüğü söylenebilir. Anıtın açılışına sadece belediye yetkililerinin değil, yerel halkın ve milletvekillerinin katılımı da bu ilginin bir göstergesi olarak okunabilir.

Ocak 2012’de Mazgirt Kaymakamlığı, Mazgirt belediyesinin Dersim Katliamı Anıtı’nın bulunduğu kamu arazisini henüz belediyenin mülkiyetine geçmeden kullandığı gerekçesiyle belediye aleyhine bir dava açtı. Ekim 2012’de, anıtın açılmasına günler kala ise inşa faaliyetlerinin durdurulması istendi. Mazgirt Belediyesi ise bu sorunu aşılması pek zor olmayan ve prosedürle ilgili bir sorun olarak gördü. Proje boyunca yaşanan zorluklardan birisi de finansal kaynak sorunuydu. Maddi durumu iyi olan Dersimlilerin, belediyenin yapmış olduğu çağrıyı cevapsız bırakmaması sonucunda bu sorun aşılabildi.