27 Mayıs 2013 gecesi iş makinelerinin Gezi Parkı’nda çalışmaya başlamasından 15 Haziran akşamı parkın boşaltılmasına kadarki süreç, Türkiye tarihinde bir dönüm noktasına işaret ediyor. Gezi Parkı protestoları hem birkaç kuşağı hem de bir araya gelmesi zor siyasal örgütlenmeleri buluşturması açısından dikkate değer bir toplumsal hareketti.
Bu süreçte İstanbul’un Taksim merkez olmak üzere şehrin farklı yerlerinde süren protestolar diğer şehirlere de yayıldı. Güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle son bulan protestolar zaman içerisinde mahalle forumları, dayanışma örgütleri ve kentsel direniş hareketlerine evrildi. Gezi protestoları esnasında, hükümetin ve medyanın eylemlere ve eylemcilere yönelik sansür çabaları kendiliğinden gelişen bir yüzleşme fikrini ortaya çıkardı. Hafıza Kaydı fikri de yüzleşme düşüncesinden ortaya çıkan bir sivil girişim ve açık platform olarak ortaya çıktı. Bu fikir, Ankara Seğmenler Parkı forumunda düzenlenen sosyal diyalog, ortak hafıza gibi meselelerin tartışıldığı bir oturumdan sonra oluştu. Toplumsal vicdan meselesi, Aralık 2013 ayı boyunca düzenlenen forumlardan birinin açılış oturumunda gündeme geldi. Bu oturumda, insan hakları ihlalleri, dışlanma veya ayrımcılığa maruz kalmış birçok farklı toplumsal gruptan insan birbirlerinin hikâye dinledikçe kendilerinden farklı toplumsal gruplardan insanların hangi toplumsal veya politik sorunları yaşadıkları hakkında çok da fazla bir şey bilmedikleri gerçeğiyle yüzleşti. Böylece bu yüzleşme pratiğinden çok temel başka bir soru doğdu: “Neden bu ülkede hep aynı şeyleri yaşıyoruz?”
29 Aralık 2013’te düzenlenen toplumsal vicdan forumunun katılımcıları daha sonra, “Her şey birbiriyle ilişki içerisinde, dolayısıyla her şey kamusal ve herkesi ilgilendirir” fikrine dayanan bir yaklaşım geliştirdi. Buradan yola çıkarak, Uğur Mumcu’yu anma gününde, Hrant Dink ve Musa Anter’in de fotoğrafları taşındı. Böylece, Türkiye’de toplumsal ve siyasal barış inşası için mücadele eden Ermeni, Kürt ve Türk aydınlarının benzer şekilde, hâlâ aydınlatılmamış faili meçhul cinayetler sonucu yaşamlarını yitirdikleri vurgulandı. Bir yanıyla da tüm bu çoğul deneyimler, aynı unutuşun kurbanıydı.
Birçok tartışmadan sonra, daha sonra Hafıza Kaydı ekibine dönüşecek olan çalışma grubundaki kişiler, bilgi aktivizminin iyi bir başlangıç olacağı konusunda mutabık kaldı. Böylece, Türkiye’de toplumsal ve politik bellek inşası için önemli olaylara dayanan takvim yapraklarından oluşan bir dijital arşiv yaratmak için çalışmalara başlanıldı. Çalışmalarına Haziran 2014’te başlayan Hafıza Kaydı web sitesi 4 Ocak 2015 günü şu soruyu sorarak yayın hayatına başladı: “Toplumsal barış ihtimalini zayıflatan vicdan yükleriyle, inkârla, ihmalle yüzleşmeye var mısınız?”
Hafıza Kaydı, toplumsal barış ihtimalini zayıflatan geçmişteki inkârlar, ihmaller, yüzleşilmeyen ve cezasız kalan olaylar hakkında toplumsal bir bellek inşa etmek için kurulan açık bir platform. İnteraktif bir dijital arşiv olarak tanımlayabileceğimiz internet sitesinde, geçmişteki hak ihlalleri ve bunlara karşı verilen mücadelelere ilişkin belgesel, kurgusal veya diğer formlarda yaratılmış bilgilere ulaşmak mümkün.
Hafıza Kaydı’nın çekirdek ekibi farklı perspektif ve disiplinlerden gelen kişilerden oluşuyor. Ayrıca her bir takvim yaprağına ekipte yer almayan kişiler de katkı sunabiliyor.
İlk yayın 4 Ocak 2015’te yapıldı. Her bir vakada ortak ilişkiler ağı, benzer zihniyetler, ihlaller ve cezasızlık pratikleri objektif olarak sergileniyor, bunların tekil, bireysel veya tesadüfi olaylar olmadığı hatırlatılıyor. Bu yaklaşım, Hafıza Kaydı’nın “Ortak hikâyenin peşinde” sloganında ifadesini buluyor. Takvim yapraklarına dönüşecek toplumsal olaylar, hafıza çalışmaları alanında daha önce üzerinde çalışılmayan konulardan ve olabildiğince çeşitli alanlardan seçiliyor. Hazırlanan takvim yaprakları, sırasıyla şu olayları içeriyor:
4-8 Ocak 1991 Büyük Madenci Yürüyüşü; 4 Ocak 1996 Ümraniye Cezaevi Olayları; 4 Ocak 1968 Ruhi Kılıçkıran Cinayeti; 31 Ocak 2008 Davutpaşa Patlaması; 2 Şubat 2004 Zümrüt Apartmanı; 5 Şubat 1986 BİLAR A.Ş.; 14 Mart 2012 Emine Akçay; 28-31 Mart 2006 Diyarbakır-Amed Olayları; 31 Mart 2008 Pippa Bacca; 29 Mayıs-4 Temmuz 1980 Çorum Olayları; Kabuk: Çorum 1980 Belgeseli; 17 Haziran 2010 Çağatay Avşar; 24 Ağustos 2014 Alkumru Barajı; 13 Eylül 1916 Büyük Ankara Yangını.
Hafıza Kaydı toplumdaki farklı kesimlerin değişiklik gösteren ilgi alanlarını gözeterek gerçekleri anlatmak için farklı yol ve araçlar da sunuyor. Mesela, arşivlerinde genel katılımcıların erişimine açık kısa filmlerin yanında, akademisyenler için makalelere de yer veriyor. Belirli bir gruptan ziyade, toplumun her kesiminden insana olabildiğince ulaşılmaya çalışılıyor.
Hafıza Kaydı’nın başlıca etkisi, toplumsal hafıza alanında çalışan birçok mecrada olduğu gibi araştırmalar için kaynak oluşturması. Platformun var olan kaynaklardan derlediği ya da kendi çabalarıyla ortaya çıkardığı veriler başta akademik araştırmalar olmak üzere birçok yayın faaliyetine referans sağlıyor. Platformun hazırladığı dosyalar bir konu hakkındaki verilerin büyük çoğunluğunu toplu hâlde araştırmacıların erişimine açıyor. Bunun yanında Hafıza Kaydı’nın sloganı olan “Ortak Hikâyenin Peşinde” aslında platformun sağlamayı amaçladığı etkiyi de anlatıyor: Birbirinden bağımsız ve münferit gibi görünen, tarihin farklı dönemlerinden olayların birbiriyle bağlantılarını ortaya çıkartmak…
Yöntemini bilgi aktivizmi şeklinde açıklayan platform olaylara ilişkin doğru verileri ortaya çıkararak bu verilerin ilişkilerini farklı içerik tipleriyle kullanıcıya sunuyor. Bu sunumların toplumsal vicdana etkisine dair somut örnekler olmasa da bu amaç uzun vadede ölçülebilecek bir yapıya sahip. Bunun dışında Hafıza Kaydı’nın çalışmaları toplumsal hafıza alanında farklı içerik tipleri ve iletişim yöntemlerinin kullanılmasına ön ayak oluyor. Bir veri bütününü, hikâyesi, videosu/belgeseli, referansları, fotoğrafları, hakkında üretilmiş kültür-sanat içeriği, haber metni vb. içerik çeşitleriyle sunan platform, bilginin yaratıcı ve yeniden üretilebilir şekilde kullanıcıya sunulmasına olanak sağlıyor.
Hafıza Kaydı’nın yarattığı etkilerden birisi de üretim biçimine dair. Platformun web sitesinde ayrıntılı şekilde açıkladığı çalışma yöntemi, kolektif üretim biçimlerinin yaygınlaşmasını hedefliyor. Dosya üretimlerinde herkesin bir içerik tipinin taslağını üstlendiği, sonrasında da diğer gönüllülerin içerik tiplerine eleştiri ve katkılarını sunduğu üretim biçimi demokratik bilgi üretiminin bir örneğini sunmayı amaçlıyor.
Hafıza Kaydı ekibine göre, yaşadıkları zorluklar iki kategoride toplanıyor. Birincisi, ekibin çalışma yöntemi ve özyönetimine ilişkin; ikincisi ise ekibi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen dışsal sorunlara ilişkin. Ekip, içindeki düşünsel ve politik farklılıklardan kaynaklı ortak dil oluşturma ve üretim aşamasını planlama anlamında zorluklarla karşılaşıyor. Türkiye’de açık kaynak verilere erişim ve arşivcilik konusundaki sıkıntılar da Hafıza Kaydı’nın önündeki engellerden. Birçok sivil toplum örgütünde olduğu gibi platformun gönüllülük esasına dayanması da sürekli ve sürdürülebilir çalışma anlamında ayrıca sorunlar yaratabiliyor. Üretilen içeriğin yaygınlaşmasında politik kutuplaşma ortamı engel yaratabiliyor. Belli içerikler sadece belli homojenlikteki gruplara ulaşabiliyor. Ancak, Hafıza Kaydı’nın temel amacı arayanların bulabileceği şekilde çok sesli ve çok katmanlı bir belleği erişilebilir kılmak. Dolayısıyla hızla yaygınlaştırmaktansa, “orada olma”, “bulunma”, “erişilebilir olma”nın uzun vadede çok daha önemli olduğuna inanıyorlar.