Projenin yarattığı etkiler düşünüldüğünde ilk akla gelen Gezmiş, İnan ve Aslan’ın aileleri ile kendilerini tanıyan insanların yaşadığı görece iyileşme hissidir. Bu isimler, sadece Türkiye’de sol siyaset için değil aynı zamanda sağ siyasi yelpazede yer alan aktörler için de kayda değer bir yere sahiptir. Nitekim, yıllar yılı bu isimler muhafazakar ve milliyetçi siyasi oluşumlar tarafından şeytanlaştırılmıştı. Haliyle, her yılın yapılan anma yürüyüşlerinin yanı sıra, idam edilen 3 gencin aileleri üzerine somut hafızalaştırma projelerinin olumlu bir etki bıraktığı söylenebilir. Diğer bir yandan, CHP belediyeleri tarafından gerçekleştirilen bu anma biçimlerinin Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının inandıkları ideolojideki devrimci öğeleri arka plana atılarak anti-emperyalizm, milliyetçilik ve bağımsızlık gibi temalar üzerinden yeni bir hatırlama biçimi ile gerçekleştirdikleri söylenebilir. Kemalist ideoloji içinde sıkıştırılmaya çalışılan Deniz Gezmiş’in dışlayıcı ve milliyetçi bir zeminde yeniden hatırlanmaya çalışılmasının hafızalaştırma projelerinin temel ilkeleri ile tam anlamıyla uyumlu olup olmadığı tartışması gereken bir konu. Diğer bir deyişle, bu projelerin özünde devrimci gençlik önderlerini meşru birer aktör olarak görmesi lakin ölümlerine sebebiyet veren militarist rejim ile yüzleşme noktasında yetersiz kalması söz konusu.
1960’lı yıllarda Türkiye’de ciddi bir şekilde artan ve toplumun hemen her kesimini kapsayan eylemsellik süreci nedeniyle yeni bir döneme girildiği söylenebilir. Önceki dönemlerden farklı olarak Türkiye tarihinde ilk kez işçi sınıfı ve gençlik süreklileşecek bir siyasi aktivizm sürecine girip siyasi ve ekonomik taleplerde bulunmaya başladı. Yani, dünya ölçeğinde önemli kırılmalar yaratmış olan 1968 dalgası Türkiye’de de yankılandı. Özellikle üniversite gençliği bu dönemde hızlı bir şekilde siyasallaşarak sol ideoloji çevresinde öğrenci kulüpleri, dernekler, devrimci partiler ve illegal örgütler kurmaya başladılar. Türkiye’de sosyalist gençlik hareketinin yükselişine paralel olarak ırkçı ve dinci gençlik hareketleri de yükselmeye başladı. Sağcı gençlik grupları, dönemin sağcı hükümetleri tarafından da korunarak Komando Kampları olarak bilinen yerlerde politik şiddet üzerine eğitimler almaya başladı. Diğer yandan, sosyalist devrimci gençlik hareketi içinde yer alan gençlik önderleri arasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan önemli bir yere sahipti. İstanbul’da gerçekleşen ABD/emperyalizm karşıtı 6’ncı Filo Defol eylemlerinde ve 1968 yılında, üniversitelerdeki karar alma süreçlerine öğrencilerin daha fazla söz hakkına sahip olması adına gerçekleştirilen kampüs işgali eylemlerinde bu isimler öncü roller oynadı. Sosyalist gençlik hareketine yönelik baskıların arttığı ve sağcı hareketin sola yönelik şiddet eylemlerinin tırmandığı dönemde, Deniz Gezmiş ve arkadaşları, gerilla mücadelesi yürüterek sosyalist devrimi gerçekleştirmek amacıyla Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) adıyla bir örgüt kurdular. Mart 1971’de Türk Silahlı Kuvvetleri hükümete bir muhtıra vererek sivil hükümeti istifa ettirdi ve yerine teknokrat bir hükümet kurdu. Bu yeni teknokrat hükümet ulusal güvenlik stratejisi çerçevesinde anayasal demokratik hakların alanını daraltmaya ve sol harekete yönelik ciddi bir baskı politikası uygulamaya başladı. Deniz Gezmiş ile arkadaşları kırsal alanda gerilla mücadelesi yürütmek için henüz yoldayken Kayseri’de tutuklandı ve cezaevine kondu. Yargılama sürecinin ardından bu üç isim idama mahkûm edildi ve Mayıs 1971’de bu karar infaz edildi. Bu idam kararları ile Türk devletinin esas amacı sol hareket içerisinde korku iklimi yaratıp büyümekte olan sosyalist hareketi geriletmekti. Deniz Gezmiş’in idam edilmeden önceki son sözleri şunlardı: “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm!”
Deniz Gezmiş ve iki yoldaşı 6 Mayıs 1971 tarihinde idam edildi. Bu devrimcilerin ölüm yıldönümlerinde anılmaları, izleyen yıllarda Türkiye sol hareketi için adeta bir gelenek oldu. Diğer yandan, son birkaç yıla kadar bu isimler için gerçekleştirilmiş herhangi bir kalıcı hafızalaştırma çalışması yoktu. Bu devrimci gençler için yapılan yeni hafızalaştırma çalışmalarının ortak amaçlarından birisinin bu gençlerin itibarını iade etmek olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu gençler devlet tarafından her zaman terörist olarak görüldü. Gezmiş ve arkadaşları için yapılan ilk hafızalaştırma çalışması Bursa’nın Nilüfer ilçesinde Üç Fidanlar anıtıydı. CHP’nin kontrolünde olan bu belediye 2010 yılında Gezmiş, İnan ve Aslan’ın ölüm yıldönümünde anıtın açılışını gerçekleştirdi. Açılışa 68 kuşağından Deniz Gezmiş ile birlikte mücadele veren arkadaşları da katıldı. Yapılan bu anıta yakından baktığımızda, çiçekler ve beyaz taşlarla doldurulmuş, barış işareti etrafına yerleştirilmiş olan üç heykel olduğunu görüyoruz.
Deniz Gezmiş’in anısına yapılan ikinci hafızalaştırma çalışması İstanbul Ataşehir’de Mart 2011’de açıldı. Bünyesinde bir amfi tiyatro, bir basketbol sahası, kültür merkezi ve çocukları için oyun sahası ile spor tesisleri bulunan bir parkın içine Deniz Gezmiş heykeli dikildi. Ayrıca, yapılan anıtın üzerinde Deniz Gezmiş’in son sözleri yazıldı. Yerel seçimler öncesine denk getirilen görkemli açılışa ise yaklaşık on bin kişi katıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da iştirak ettiği bu açılış seremonisinde Kılıçdaroğlu, Deniz Gezmiş’in yapmış olduğu eylemler nedeniyle değil düşünceleri nedeniyle asıldığını ifade etti.
Gezmiş’i anmak için yapılan üçüncü proje, İzmir’in CHP Bayraklı Belediyesi tarafından Mayıs 2013’te açıldı. Diğerlerinden farklı olarak bu çalışma sadece Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın heykellerini yapmanın ötesine geçmeye çalıştı. Bu projeyi tasarlayan heykeltraş Ekin Erman, heykelin arkasına gelecek şekilde, insanların yollayacağı kıyafetlerin ipliklerinden yapılacak büyükçe bir ip yumağı yerleştirilmesini planladı. Bu şekilde, birçok insanın projeye katkı sunabileceği ve bu şekilde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına duydukları desteği gösterebilecekleri düşünüldü.
Gezmiş ve arkadaşlarını anmak için yapılan dördüncü proje ise İzmir’in Gaziemir ilçesinde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerinin 46’ncı yıl dönümünde açılışının yapıldığı Üç Fidan Parkı ile Üç Fidan Anıtı. Gaziemir Belediyesi, üç bölümden oluşan 10 bin metrekarelik parka Üç Fidan adını verdi. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın heykellerinin dikildiği parkta yürüyüş yolları, yeşil alan, oyun ve spor alanlarına da yer verildi. Açılışa İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, CHP İzmir milletvekilleri Murat Bakan, Musa Çam, Mustafa Balbay, Özcan Purçu, Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş ile çok sayıda kişi katıldı.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anma amacıyla yapılan hafızalaştırma çalışmaları ortaya çıktıktan sonra ortaya hukuki bir karmaşa çıktığını söylemek yanlış olmaz. Nitekim ırkçı bir siyasi oluşum Deniz Gezmiş adına yapılan hafızalaştırma çabalarına yönelik suç duyurusunda bulundu ve dava açıldı. Mahkemenin verdiği kararda, Gezmiş ve arkadaşlarının hâlihazırda sürmekte olan herhangi bir soruşturmada isimlerinin geçmiyor olması nedeniyle bu hafızalaştırma çalışmalarını yasal buldu. Diğer bir yandan, aksi şekilde sonuçlanan davalar da oldu. Örneğin, Dersim’in Hozat ilçesinde yerel belediye bir caddenin adının Deniz Gezmiş Caddesi olması için harekete geçti. Lakin bu süreci yerel mahkeme durdurdu ve bu ismin kullanılamayacağına karar verdi. Gerekçe olarak da bu adlandırmanın bölücülüğü ve ayrımcılığı tetikleyeceği için yapılamayacağı yönündeydi. Kars Belediyesi’ne başvurarak Musa Anter, Deniz Gezmiş, Vedat Aydın, Kemal Akbulut ve Oruç Korkmaz’ın adlarının caddelere verilmesini talep eden siyasetçi Mahmut Alınak, talebi sebebiyle Kars Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 50 gün hapis cezası aldı. Bu kararın ardından Alınak, AİHM’e başvurdu. AİHM, Alınak’ın ifadelerini “Düşünce ve ifade hürriyeti” kapsamında olduğuna karar vererek Türkiye’yi 3 bin 200 Euro tazminat ödemeye mahkum etti. Benzer bir örnek olarak Bodrum’da Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin 38. yılında Bodrum’da Yurttaş İnisiyatifi, Nazım Hikmet sokağının devamındaki sokağa Deniz Gezmiş’in adının verilmesini belediyeye dilekçe vererek talep etti. Belediye Başkanı Mehmet Kocadon da “Her görüşe saygımız var. Dilekçe elime ulaşır ulaşmaz acilen ilgili komisyona havale edeceğim. Bence sokağa Deniz Gezmiş adı verilmesinde bir sakınca yok” dedi. Fakat durumla ilgili herhangi bir gelişme olmadı. Bununla birlikte, Deniz Gezmiş Anması olarak bilinen 6 Mayıs’ta gerçekleşen anma yürüyüşlerine ve basın açıklamalarına katılan kişiler hakkında birçok kez soruşturmalar açıldı. Sonuç olarak, bu girişimlere yönelik karşılaşılan temel zorluğun Deniz Gezmiş’in hafızalaştırılmasının hukuki bir sorun teşkil edip etmediği hakkında sürmekte olan hukuki belirsizliktir.